28 Nisan 2012 Cumartesi

Hande Altaylı-Kahperengi

Uzun zamandır okumadık istediğim,nihayet 3 günün sonunda bitirdiğim bu kitaba tek kelimeyle BAYILDIM!!!! Saat gece yarısı 01:07 ama ben kitabı yazmadan günü noktalamak istemedim.İlk defa Hande Altaylı'nın bir kitabını okudum.
Sayfaları daha ilk çevirmeye başladığımdan itibaren öykü beni içine öyle bir aldı ki resmen olaylar çevremde gelişiyormuş gibi hissettim...Çok fazla detay vermek istemiyorum ama şunu belirtmeden geçemeyeceğim.Bu kitabın beni bu kadar etkilemesi dostluğa arkadaşlığa çok değer vermemden kaynaklandı diye düşünüyorum.En yakın arkadaşım kardeşim dediğim tek bir insan var o da Reyyan..Sahip olmadığım kardeşim yerine koydum onu.İşte kitabımızın kahramanları olan Narin ve Deniz de tıpkı ben ve Reyyan gibiydiler.Ondan bu kadar içinde kayboldum bu kitabını sanırım...Daha fazla uzatmadan herkese iyi geceler,tatlı bir pazar günü diliyorum şimdiden :)

ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR:
"İnsan bazen bir yerde takılıp kalıyordu ve diğerleri yürüyüp giderken,o bir yol bulup geçemiyordu.Kendisine olan da buydu:Takılıp kalmak."

"Yalnızlık tek başına kalmak değil,tek başına kalmaktan kaçmaya çalışmaktır.Bunun için ne kadar uğraşırsan durumun o kadar acıklı hale gelir."

"Geçmişle hesaplaşmanın yolu yoktu,çünkü geçmiş geçiyordu.Kalan sendin."

"Biliyor musun dedi Fırat,galiba aşk birini unutamamak değil,onu her gördüğünde yeniden hatırlamak.Kaç yıl geçerse geçsin,her karşına çıktığında aynı şekilde hissetmek.
Arada unutsan bile mi?
Arada unutsan bile"

ARKA KAPAK
Romanları yayımlandığında en çok satanlar listesinden aylarca inmeyen Hande Altaylı’dan yaşamın içinden, samimi ve sarsıcı yeni bir roman.

O sabah yatakta gözlerini açtığında ise kendini iyi hissetmiyordu. Bir gece önce Fırat’ı görmek dengesini altüst etmişti. Geçmişin asla sandığımız kadar uzakta kalmadığı gerçeğiyle yüzleşmek, yeteri kadar uzağa gidemediği kaygısını doğuruyordu. Yoksa yıllar geçtikçe güçleneceğine, zayıflıyor muydu insan? Olgunlaşacağına koflaşıyor, dayanıklılığını yitiriyor muydu? Öğreneceğine unutuyor, bildiklerinden şüpheye mi düşüyordu? Geride bıraktığı onca şeyden ve onca yıldan sonra böyle yaprak gibi titremek, kendini başa dönmüş gibi hissetmesine yol açıyordu. Yürümüş, yürümüş ama hiçbir yere gidememişti. Belki de dünyanın yuvarlak olması, daima başladığın yere, yani kendine döneceğin anlamına geliyordu.

Küçük bir Anadolu kasabasından İstanbul’un ışıklı gecelerine uzanan bir yolculuğun hikâyesi. Sevginin değil, mecburiyetin birlikte tuttuğu bir ailede büyüyen Narin ilk kez âşık olduğunda yolların nihayet daha büyük yollara bağlandığını, o büyük yolların da başka şehirlere, ülkelere kavuştuğunu anlar. Ve biri gittiğinde arkasında bir yol bıraktığını. Ama o yolların nefrete, ihanete de açıldığını anlaması için aradan yılların geçmesi, dostlukların sınanması, kaybedilenlerin bulunması gerekecektir.

Aşka Şeytan Karışır ve Maraz adlı romanları yayımlandığı yıllarda en çok satanlar listesinden aylarca inmeyen Hande Altaylı’dan yaşamın içinden, samimi ve sarsıcı yeni bir roman.

27 Nisan 2012 Cuma

Sesim Kısıldı :(

Birkaç gündür boğazım bir tuhaftı.Böyle bir öksürük hissi,bir gıcıklanma filan..Bugün öğle saatlerinde kendini daha da belli eder oldu ve şuan sesim hiç çıkmıyor :(
Bende tipik öğetmen hastalığı olan faranjit oluşmuş.Doktorum öyle söyledi :(
Sabahtan beri içmediğim ılık su,ıhlamur kalmadı.Galiba yine doktor yolu göründü bana yarın...Konuşamayınca da kötü oluyorum böyle el hareketleriyle filan..Aksi gibi bugün okulda stajerlerim de yoktu.Onlar tüm etkinlikleri yapardı böyle durumlarda..Sağolsun yardımcı ablamız Duygu var ama bir yere kadar...Her şey öğretmene bakıyor anaokulunda..
Neyse inşallah pazartesiye iyileşebilirim..Sesim olmadan hiçbir şey yapamayacağım :(
Olmadı müdürümden izin isteyip pazartesi okula gitmeyeceğim.Salı da tatil.Hiç olmazsa sesim düzelir.Bu arada yarın çocuklarımın yıl sonu gösterisi için çeşitli giysiler bakacağız öğretmen arkadaşlarımla.Umarım sesim gelmiş olur ve rahatça konuşabilirim.Yoksa onlar konuşacak yerime artık...Bendeniz ıhlamur ve ılık su tedavisine devam etmek için ayrılıyorum.Şimdiden herkese iyi haftasonları :)

Dipnot:Eğer ses kısıklığı için bildiğiniz etkili bir yöntem varsa itinayla uygulanır :)

26 Nisan 2012 Perşembe

Cerrah-Tess Gerritsen

Önyargılı olmak gibi sevmediğim ve bırakmak istediğim bir huyum vardır.Tess Gerritsen de bu önyargı ile yaklaştığım yazarlardan oldu.Ama şöyle gariplik daha var ki o da neye önyargı ile yaklaşsam daha sonra onun hayranı oluyorum.Harry Potter,Alacakaranlık,Açlık Oyunları da bunlardan örnekler...
Evet son günlerde kimle konuşuyorsam bana Tess Gerritsen'i tavsiye ediyor.Ben de onun Cerrah adlı romanı ile başlangıç yaptım (tavsiye üzerine).İyi ki bu tavsiyeleri dinlemişim.İnanılmaz sevdim ben bu kadının kalemini.Tabi şimdi yine söylenene uyarak "Çırak ve Günahkar'ı" da aldım.Elimdeki kitabı bitirince onlarla devam edeceğim.Eğer siz de gerilimi seviyorsanız kesinlikle okuyun derim :D Özellikle de tıbbi gerilim seviyorsanız :)
Herkese iyi akşamlar.Bol kitaplı zamanlaaarr :))

ARKA KAPAK
Bu romanın her satırından kan sızıyor... Kitaba adını veren, planlı ve kanlı katil Cerrah gerilimi her an ayakta tutuyor.
Dr. Catherine Cordell Savannah’da seri cinayetler işleyen bir katilin vahşi saldırısına uğramıştır. Saldırgandan onu silahla vurarak kurtulmayı başarmıştır. Şimdi Boston’dadır. Ancak başka bir katil bu kentte de gerilim yaratmaktadır. Kadınların rahimlerini kesip alan ve korkunç işkencelere tabi tutan adama Cerrah adı verilmektedir. Catherine Cordell birdenbire bu katilin de hedefi haline gelecektir.
Çok satanlar listesinin müdavimlerinden Tess Gerritsen’in insan bedenini ve ruhunu en ince ayrıntısına kadar tarif ettiği tıbbî gerilim romanlarından beşincisi olan "Cerrah", inandırıcı kahramanları, sürükleyici diyalogları ve sürekli tırmanan gerilim duygusuyla bu türü sevenlerin hayran olacağı tarzda bir roman. Doğan Kitap’ın yılın gerilim romanı olmasını beklediği "Cerrah"da Gerritsen tıpkı kahramanının neşterini kullandığı gibi kalemini ustaca oynatıyor.

25 Nisan 2012 Çarşamba

Duyguların Rengi/The Help-Kathryn Stockket

Dün akşam itibariyle bu güzel kitabı bitirdim.8 gündür elimdeydi.Zenci insanların nasıl muamele gördüğü,onlara nasıl davranıldığını okuyorsunuz bu kitapta.Okurken kah güldüm,kah üzüldüm..Keşke şu dünyada ayrımcılık,ırkçılık diye bir şey olmasa..Ama nerde...Kitabın orijinal ismi "The Help" yani yardımcı.İlk başta neden böyle çevirdiler diye anlam verememiştim.Kitabın sonuna doğru gelince neden öyle dendiğini anlıyorsunuz :)
Neyse kitaptan çok fazla bahsetmek istemiyorum.Okumayanlar olabilir henüz :) Şunu söyleyebilirim ki kitabı okuduktan sonra hemen aynı isimde olan filmini ben gibi izlemek isteyeceksiniz ve hatta kendinizi izlerken bulacaksınız.

ARKA KAPAK
Renkler farklı olsa da duygular hep aynıdır. Farklı renkteki ellerin birleştiği bu romanda yer alan kadınları unutamayacaksınız

Kaybolmuş ve adaletsiz bir dünya... Mississippi, Jackson; 1962. Siyah kadınlara, beyaz çocukların bakımında güvenilen ancak gümüşleri parlatma konusunda güvenilmeyen bir dönem.

Skeeter, Aibleen ve Minny... Kimse arkadaş olacaklarına inanmazdı. Her biri başka bir gerçeğin peşindeydi. Ve bir araya geldiklerinde anlatılacak sıra dışı bir hikâyeleri oldu.

On yedinci beyaz çocuğunu büyüten ve kendi oğlunun trajik ölümünün neden olduğu yaraları iyileştirmeye çalışan Aibleen, aşçılıktaki başarısı da en az dilinin sivriliği kadar dillerden düşmeyen Minny ve üniversiteden dönüp onu büyüten biricik hizmetçisinin neden evlerinden ayrıldığını anlamaya çalışan Bayan Skeeter. Duyguların Rengi, acıların, acıları alaya almanın, değişimin ve umudun sonsuz zamanda yankılanacak evrensel hikâyesidir.

"Her okurun seçmesi gereken bir kitap...Yılın kurgu şampiyonu. Duyguların Rengi'nin bir konusu var. Gerçek ve önemli bir konusu..."

-Huffington Post-

"Mutlaka okunmalı.Tek kelimeyle muhteşem."

-Observer-

"Yazarın bu kitabı muhteşem. Baş döndüren kurgusu, dokunaklı yan hikâyeleri, oldukça eğlenceli anekdotlarıyla sizi büyüleyecek.

Bittiğinde üzüleceksiniz."

-Psychologies-

"İz bırakan, şok eden, cesur ve olağanüstü bir hikâye."

-Easy Living-

"Stockett, sözcüklerin efendisi. Her açıdan muhteşem bir kitap."

-Jackson Free Press-

"Dokunaklı, eğlenceli ve aynı zamanda yüz kızartan bir roman. Şiddetle tavsiye ediyorum."

-Daily Mail-



Gelelim filme..Ben kitap bitince filmi de izledim ve çok sevdim.Hatta filmi daha çok beğendim diyebilirim.Oyuncular çok iyi seçilmişti.Kısaca onunla ilgili de fotoğrafları ve konuyu paylaşarak blog yazıma son veriyorum.İyi akşamlar herkese :)



FİLMİN TANITIMI

Vizyon tarihi:10 Şubat 2012 (2s 17dk)
Yönetmen:Tate Taylor
Oyuncular:Emma Stone, Jessica Chastain, Viola Davis devamı...
Tür:Dram
Ülke:ABD, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri

Özet & detaylar

Eugenia Phelan, bir genç kız olarak iyi eğitim aldığı okuldan mezun olmuştur ve diğer kız arkadaşları gibi evlenip, çocuk yapmak yerine kendine meslek edinmek ister. Bir yazar olmayı kafasına koyan genç kız, ailesinin beklentilerini de boşa çıkartarak yerel bir gazetede küçük bir köşe sahibi olur.
Ev işlerinde püf noktalarını yazdığı bu minik köşe için en yakın arkadaşının hizmetçisi Aibileen'dan yardım ister ve böylece kendisini sıra dışı bir projeye başlarken bulur. Bu gizli projede dokunaklı hikayeler yazmaya başlayınca ona bu ilhamı hizmetçi Aibileen ve
aşçılık Minny'nin anlattığı gerçek insan öykülerinden çok etkilenir...
1960'lı yılların Mississippi eyaletinde geçen ve anlattığı hikayeler açısından sosyal bir yönü de olan ‘Yardımcı’, gizli bir yazı projesi etrafında birbirlerine daha çok yakalaşan 3 farklı kadının dostluk öyküsünü anlatıyor. Yönetmen Tate Taylor tarafından beyazperdeye uyarlanıp çekilen filmin baş rollerini ise Emma Stone, Viola Davis ve Octavia Spencer paylaşıyor...

23 Nisan 2012 Pazartesi

Ayfer Tunç-Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi

Dün akşam Ayfer Tunç'un inanılmaz bir ziyafet gibi gelen bu kitabını bitirdim.Bilenler bilir Vikitap.com'da Nisan ayı okuması için bu kitabı belirlemiştik.Sanırım grupta ilk bitiren ben oldum.Henüz okumayanlar vardır veya şuan okuyor olabilirsiniz diye çok fazla şey söylemek istemiyorum.Ama bu öyküleri okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum :)
İyi haftalar herkese...

ARKA KAPAK
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, inanılmaz bir hızda seyreden, durmadan kendini çoğaltarak gelişen bir roman. Mekân ve zaman sınırı tanımayan, bir ucu 19. yüzyılda, bir ucu günümüzde, yazınsal bir Türkiye panoraması. Şaşırtıcı bir öykünün bittiğinin sanıldığı yerde, okuru olmadık bir öyküyle yeniden afallatan bir “insan manzaraları” kitabı.

Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek adlı kült kitabın yazarı Ayfer Tunç, bu kez, Karadeniz’in küçük bir kentinde denize sırtını dönmüş bir akıl hastanesinden yola çıkarak, akıllara durgunluk veren kişilerin yaşam zincirlerinden müthiş eğlenceli bir roman örüyor. Yalan Yanlış, yaklaşık yüz yıllık bir kesitte, siyasal ve toplumsal dönüm noktalarının insanların yaşamlarında bıraktığı izleri sürüyor.

Yalan Yanlış’ı soluk soluğa okurken, Türkiye’nin bütün hallerini yaşayacak, belki de insanlığın ortak hikâyesiyle yüz yüze geleceksiniz.

Dedemin İnsanları

Dün annemle Samsun'da gezerken ne zamandır izlemek istediğimiz Dedemin İnsanları filminin Vcd'sini bulduk ve hemen aldık.Akşam olunca da aldık kahvelerimizi geçtik ekran karşısına ve izledik.O kadar sıcak ve içten bir filmdi ki...Çoğu sahnede 3 yıl önce kaybettiğim dedeciğimi hatırladım ve ağlamamak için çok çabaladım...Dedemi o kadar özlüyorum ki...Acısı hala dün gibi..O öldükten sonra hiçkimse aynı olamadı bizim ailede...Anneannem hemen ardından mide kanseri oldu filan..Eski anneannem olamadı hiç..Neyse şimdi yazarken bile hala içim acıyor en iyisi filmden sapmayayım.
Bu filmi ailecek izleyin derim ben.Hala hayatta olan dedeleriniz varsa onlara sarılarak...

FİLMİN KONUSU
Yapım:2011 - Türkiye,
Tür:Aile, Dram,
Yönetmen:Çağan Irmak,
Oyuncular:Çetin Tekindor, Hümeyra Akbay, Mert Fırat, Ezgi Mola, Yiğit Özşener, Gökçe Bahadır, Zafer Algöz, Yiğit Arı, Ünal Silver, Ushan Çakır, Mehmet Ali Kaptanlar, Serkan Genç, Durukan çelikkaya, Sacide Taşaner,
Senaryo:Çağan Irmak,
Yapımcı:Ay Yapım, Kerem Çatay, Mustafa Oğuz, Most Productions

"Dedemin İnsanları", küçük bir kasabada yaşayan on yaşında bir çocuk ve dedesi aracılığıyla, bir ailenin ve bir ülkenin geçirdiği büyük değişimi anlatıyor. Kalabalık ve sıcak Ege insanlarının hikâyesini izlerken, mübadeleye, öteki olmaya, nereye gidersen git bir yere ait olamamaya, iki yakaya, çok sayıdaki azınlığa, ihtilallere bir defa daha, ama bu kez farklı bir yerden bakmayı ve düşünmeyi sağlıyor. Film çekimlerine 2011 Mayıs sonunda Girit’te başlanmıştır. Gökçeada, Milas, Bodrum ve Söke’de devam eden çekimler, Temmuz sonunda tamamlanmıştır.

16 Nisan 2012 Pazartesi

Boş Yatak-David Ellis

Boş Yatak kitapdelisigzm adlı blogger arkadaşımın tanıtım yazısı üzerine okuduğum bir kitap.4 günlük beraberliğimiz dün akşam sona erdi.Kitabı beğendim.Tahmin edemediğim bir sonla bitti.Çok severim bu tür kitapları.Ayrıca bence bu film beyaz perdeye aktarılmalı :)
Ben çok fazla içerik hakkında bilgi verilmesinden yana değilim.Bazen o kadar çok bilgi oluyor ki kitabı okuyasım gelmiyor istesem de.
O bakımdan sizleri arka kapak yazısı ile başbaşa bırakıyorum :)
İyi akşamlar...

ARKA KAPAK

Haziran ayında fevkalade bir hafta sonuydu. Güneş öyle parlaktı ki etrafı görebilmek için gözlerinizi kısmak zorunda kalıyordunuz. Hava ise o kadar ılık ve hafifti ki hissetmiyordunuz bile. Bu güzel günün aksine çocuk bahçesinden gelen uğultu tam bir cur¬cunaydı. Çocukların tiz çığlıkları, mızıldanmaları; onlara, azarlayan ses tonuyla bağıran ebeveynler; sürekli hareket eden oyuncaklar, bu neşe dolu parkı döndüren dişliler gibiydi.

Audrey, ona böyle diyorlardı. Dünya zalimleşmeden önce; onu, saflığını, su katılmamış masumiyetini izlemek benim için bir zevk...

Bazen kendimi onun gibi hissediyorum. Hâlâ bir çocuk gibi. Yetişkin birinin bedeninde hapsolmuş bir çocuk gibi...

Pembe bir tulum giyen Audrey’in başında puanti¬yeli bir bone vardı. Ellerinde topladığı kumun par-maklarının arasından akıp gidişini hayretle izlerken kaldırdığı kaşlarının üzerinde alnı kırışıyordu.

****************

Sammy ve Jason çocukluk arkadaşıdır. Sammy’nin üç yaşındaki kız kardeşi bir gece yatağından kaçırılır. Hayat yıllar sonra iki arkadaşı bir araya getirir. Avukat Jason’ın bir zamanlar, “en iyi arkadaşım” dediği Sammy bir yanda, diğer yanda gerçek erkek kardeşi Pete’in başı beladadır. Geçmişte her ikisine karşı da sorumsuz davranan Jason’a olanları değil de olacakları değiştirebileceği ikinci bir şans verilmiştir. Pete’i kurtarmak için Sammy’den vaz mi geçecektir ya da Sammy’yi kurtarmak için Pete’den?

Mim-Len-Dim :D


Bugün sevgili beni http://goncakeskin.blogspot.com/  mimlemiş ve ödülben de severek yanıtladım :)
Bakalım nelermiş :)


1) Mesleğin seni mutlu ediyor mu?
Etmez miii...Miniklerim benim en büyük neşe kaynağım.Başka mesleği yapamazdım heralde.İyi ki okul öncesi öğretmeniyim :)


2) Dilediğin meslek miydi?
Dilediğim meslek yine öğretmenlikti ama ingilizce öğretmenliği idi.Ama liseye başlayınca kendi mesleğim daha aklıma yatmaya başladı.


3) Yalnız mı ilişkide yaşamayı mı tercih ediyorsun?
Değişik bir soru olmuş :) Karşıma doğru insan çıksa elbette ilişkim olsun isterim.Yalnızlığı kimse tercih etmez kolay kolay :)


4) Tatsız durumlardan kaçınmak için yalan söyler misin, dürüst ol?
Valla kim "ben asla yalan konuşmam" diyorsa işte o en büyük yalanlardandır bence.Tabi ki söylerim pembe yalanlar.Ama kimseyi incitmemek için.


5) Yabancı bir dil konuşuyor musun?
Evet İngilizce.Ama İtalyanca ve İspanyolca da öğrenmek çok istiyorum.Hatta bunu yapacağım en yakın zamanda :)


6) Rüyandaki evde oturuyor musun? Taşınmak veya yurt dışına gitmek istiyor musun?
Rüyamdaki evde değilim tabi ki.Görev dolayısıyla Alaçamdayım şuan.Ailemle yaşıyorum.Bir gün kendime ait evim olsun çok isterim.İleride İzmir'de yaşamak istiyorum.Yurt dışı olsa İtalya veya İngiltere isterdim.Ama ailemle bana her yer rüyalar gibidir zaten :)


7) Mobilya değiştirmeyi sever misin?
Amanıınnnn kim sevmez :D Hele de Mudo'nun mobilyalarıysa :D


8) Çevreye, hayvan korumaya hiç katkın var mı?
Çevreyi korumak için elimden geleni yapıyorum.Aynı şekilde hayvanlar için de.Çünkü ben de evimde bir muhabbet kuşu besliyorum.Hayvanları sevmeyen insanları da sevmez.


9) Televizyon ve filmleri sever misin?
Kim sevmez ki :) Özellikle aşk filmlerini ve fantastik filmleri çok severim.Televizyonla pek aram yok 2 dizi haricinde.


10) Bırakmak istemediğin kötü huyların var mı?
Oh bu soru çok sert :D Bazen çok çabuk sinirlenebiliyorum.O anda da ne söylediğimi hiç bilemem.Sonradan bana söylerler.Bu huyumu bırakmak istiyorum açıkçası :D


11) Loto veya benzeri şans oyunu oynar mısın?
Hiç aram yok bunlarla.Yılbaşı çekilişinde bir çeyrek bilet alırım sadece o kadar :D
Para parayı çeker.Bende şans yok :D

Bu güzel sorular için teşekkür ederim :)
Eh ben de ödüllendireyim o zaman

 http://gulsahtoptas.blogspot.com/
http://kitapeylemi.blogspot.com/
http://beyazkitaplik.blogspot.com/



15 Nisan 2012 Pazar

İrem Artık Bir Bonus :D

Eveettt dün sizlere söylemiştim bugün perma yaptıracağımı :)
Bugün saat 12:30 gibi arkadaşım Zülfişle buluştuk ve kuaförüm Birsen Abla'nın yolunu tuttuk.Saçlarımın kırıkları önce bir güzel alındı ve ardından kalın ince bigudi ile karışık sarıldı.

Daha sonra özel hazırlanan perma ilacı sürüldü,ince naylon üstüne havlu ile sarıldı.Bu şekilde 20 dakika bekledim.Aman yarabbimmmmm bu ilaç nasıl kokuyor anlatamam.Ama Ordu'da yaptırdığım daha beterdi.Bu daha iyiydi.Bir an kuafördeki herkes kaçacak sandım ama neyseki kimse kaçmadı hihohohoh :D

Bu şekilde bekledikten sonra saçımı ılık suyla tam 15 dakika yıkadılar.Artık 1 ay yıkamayı düşünmüyorum dermişim :P.Şaka bir yana bir yandan heyecanlıydım tutacak mı güzel olacak mı diye.Ama zaman hemen geçmedi.Yıkama aşamasının ardından saçıma yeniden köpük şeklinde bir ilaç sürüldü.Böylece de 7 dakika bekledim.İnanılmaz sıkıldım yani anlatamam.O sırada saçım bu haldeydi.

Bu işlemin ardından saçlarım artık şampuanlanıp kurutulmaya ve şekil vermeye hazırdı.Ben ve arkadaşım hatta kuafördeki herkes soluğumuzu tuttuk ve bekledik.Veeee tattttaaaaaaa çoookk beğendik :D Artık saçlarımı iyi bir bakımla tam 1 yıl kıvırcık kullanacağım :) İşte sonuç :D

ÖNDEN

ARKADAN

Evde herkes çok beğendi.Bakalım yarın okulda iş arkadaşlarım ve miniklerim nasıl bulacak çok merak ediyorum :) Herkese iyi haftalar :)

Kurtuluş Son Durak

Dün akşam anne-kız aldık abur cuburlarımızı geçtik bilgisayar karşısına ve Kurtuluş Son Durak filmini izledik.Oldukça güzel bir filmdi çok beğendik.Kadına şiddeti konu alan bir yapıttı.Belki izlemeyen vardır aranızda diye çok fazla bir şey söylemek istemiyorum.Konusu ve birkaç fotoğraf ile sizleri başbaşa bırakıyorum.Şimdiden iyi haftalar :)


Yönetmen: Yusuf Pirhasan
Oyuncular: Belçim Bilgin, Demet Akbağ, Nihal Yalçın, devamı...

uzun metrajlı film Türkiye . Tür Dramatik komedi
Süre: 106 dk Yapım yılı: 2012

KONUSU
Psikolog Eylem (Belçim Bilgin) yakın zamanda evlilik hazırlıkları yapan, beraber olduğu sevgilisini çok seven bir kadındır. Fakat nişanlısı Okan ile beraber oturmak için Kurtuluş semtinde aldıkları eve sürpriz biçimde yalnız başına taşınır; zira Okan evlilik hazır olmadığını söyleyerek Eylem'den ayrılır. Eylem yeni taşındığı Saadet apartmanında aşk acısı ile depresyona girer. Apartmanda sıradan hayatlar yaşıyor gibi görünen 5 komşusu Eylem'e yardımcı olmaya çalışırken, kendi hayatlarını çok baştan aşağıya değiştirecek olaylar yaşayacaklardır...
Ömrü boyu yatalak babasına bakmış olan Vartanuş (Demet Akbağ); mafya babası sevgilisinin kendisini sürekli oyladığını fark eden Goncagül (Nihal Yalçın); çocukları için kendisini koca dayağına iyice alıştırmış olan Gülnur (Ayten Soykök) ve onunla aynı acıyı çeken kızı Tülay ( Damla Sönmez) ve bütün bunların içerisinde hayata pembe gözlüklerle bakmaya çalışan kuafor Füsun (Asuman Dabak), psikolojisini toplamaya çalışan Eylem'i Kurtuluş son durakta bulacaktır...Şiddettin ister psikolojik, ister fiziksel her türlüsüne karşı olan bu kadınlar beraber daha da güçlü olduklarını keşfedeceklerdir....

14 Nisan 2012 Cumartesi

Yarın Perma Yaptırıyorummm!!!! Yaşasın Bonus Kafalar :D

Eveeeetttttt yarın benim için büyük gün.Çünkü 1 yıl aradan sonra 2.kez kıvırcık saçlarım olacak.Maşaydı,düzleştirmeydi bunlardan sıkıldım.Hem yaz da yaklaşıyor.Yıka köpükle çık modum geldi resmen.Geçen yıl hatta 2010 filandı bir çılgınlık gittim su dalgası yaptırdım Ordudayken ve çok da memnun kalmıştım.Fotoğrafımı da görüyorsunuzdur.Yakıştırmıştım kendime.Şimdi hemen benim fotoğrafımın altındaki gibi dalgalar istiyorum.Biraz da kat attıracağım ki kabarık dursun.Nedense düz saçlı biri olarak kıvırcık saçları çok sevmişimdir.Düz saçımı da seviyorum.Ama artık bir süre özlemek istiyorum.Alaçam'da ilk defa yaptıracağım.Kendisine çok güveniyorum.İnşallah boşuna çıkmaz.Şimdiden bakım maskelerimi,saç köpüğümü aldım.Perma tarağım zaten vardı.Saç kurutma makinemin vigosu da hazır
Eh o zaman gelsin bonus saçlarım :)
Yarın sizlerle neticeyi paylaşacağım.İyi pazarlar şimdiden :))

11 Nisan 2012 Çarşamba

Bahçemde Yeşeren Umutlar-Debbie Macomber

Pazar günü yepyeni bir kitaba başladım ve dün akşam itibariyle bitirdim.Debbie Macomber'ın kitaplarını çok seviyorum.Sanki bir film izliyormuş hissine kapılıyorum ve kendimi oradaki karakterlerle özdeşleştiriyorum.Genelde bana bu hisleri veren kitapları seviyorum.Küçük Mucizelere Dükkanı ve Bir Yumak Mutluluk kitaplarından farklı karakterler ve farklı bir öykü vardı bu kitapta.Mesela ayrı ayrı hayatları ele almamış bu sefer.Aile bireylerini tek tek anlatmış.Kitabın sonunda Küçük Mucizeler Dükkanından da bir bölüm var ve orada da karakterlerin 10 yıl sonraki hayatlarından biraz anlatmış.Belki kitap yine onlarla devam eder diye düşündüm.Ben çok sevdim.Sizlere de tavsiye ederim :) İyi akşamlar herkese...

ARKA KAPAK
NEFES ALDIĞIMIZ SÜRECE HİÇBİR ŞEY İÇİN GEÇ KALMIŞ SAYILMAYIZ...

Aradan uzun yıllar geçmişti. Bu süre içinde yaralarım iyileşmiş, mutlu bir evliliğim ve iki çocuğum olmuştu. Tüm bunlara bakıldığında her şey yolunda gibi görünüyordu ama iç dünyamda hissettiklerim bambaşkaydı…

Eksik kalan bir şeyler, geçmişime dair cevaplanması gereken sorular vardı. Gidilmemiş yollara, gerçekleşmemiş hayallere duyduğum merak sürekli aklımı kurcalıyor, zamanı geri almak ve yarım kalan anıların kapılarını aralamak istiyordum.

Yaşadığımız dünyanın iyi-kötü, acı-tatlı ne çok sürprizle dolu olduğunu anlatan, şaşırtıcı olduğu kadar etkileyici bir roman. Debbie Macomber, Küçük Mucizeler Dükkânı ve Bir Yumak Mutluluk’tan sonra yeni kitabı Bahçemde Yeşeren Umutlar ile seriye bambaşka bir lezzet katıyor…

İyi ki Doğdun Toprak :)

Dün benim birbirinden tatlı öğrencilerimden olan Toprak'ın doğum günüydü..Toprak benim 3 yıldır öğrencim.Bu yıl onunla son yılımız.Çünkü ilköğretime başlayacak Eylülde inşallah :)
Alaçam Anaokulu benim ilk görev yerimdir.Alaçam'ı sevmem ama okulumdan çok memnunum.Toprak da benim ilk öğrencilerimdendi.6 Ekim 2009 yılında ilk görevime başladım.Ben gelmeden önce yerime bakan öğretmen arkadaşım beni Toprakla tanıştırdığında Toprak henüz 3 yaşındaydı.İnanılmaz uyumsuz,huysuz ve saldırgandı.Sınıfta kim ağlasa mutlaka Toprak bir şey yapmış olurdu.Ne yalan söyleyeyim iyi anlaşamadık önceleri.Gel gelelim annesi Özlem hanım (kendisini çok sever ve takdir ederim) benimle hep iletişim halinde ve işbirliği içerisinde oldu.Böylelikle Toprak okulun 2.döneminde çok uyumlu,uslu,becerikli ve yaratıcı bir çocuk olmaya başladı.Geçen yıl da Toprak büyük yaş sınıfına geçmesi gerekirken benden başka öğretmen istemediği için 1 yıl daha küçük yaşa geldi.Bu yıl da ben büyük yaş sınıfını aldığım için annesi de Toprak da bana devam etmek istediler.Nitekim bu yıl artık son senemiz Toprakla...Her öğrencimi çok seviyorum.Ama Toprak çok özel kalacak benim için...Onu hiçbir zaman unutmayacağım.Hem ailesini hem Toprak'ı çok seviyorum...İleride de inşallah bağımız kopmaz ve Toprak'ın her halinden haberim olur :)
Bitanecim benim iyi ki doğdun da benim öğrencim oldun...Seni çok seviyorum kuzum benimm...Kendin kadar tatlı ve güzel bir hayatın olsun ailen ve sevdiklerinle...

7 Nisan 2012 Cumartesi

Samsun'da Güzel Bir Gün :)

3 haftadır Samsun'a gidememiştim.Artık o kadar bunaldım ki..Bir de almam gereken bir sürü kitap vardı ve resmen rüyalarımda bile kitap alışverişi yapar hale gelmiştim.Uyanınca da ağlayacak hale.Neyse bugün ne kadar istediğim şey varsa doya doya aldım,hem de çok tatlı arkadaşım Zülfiye ile gezdik sohbet ettik.Zaman bulsaydık sinemaya da gidecektik.Ama maalesef Alaçam'a son araba 18.30 olduğu için planlı ve saatli hareket etmemiz gerekiyordu.Bir dahaki sefere diyerek bunu erteledik.Neyse..Okadar özlemişim ki bir dostla muhabbeti,zaman geçirmeyi...Öğretmen olarak Alaçam'a atandığımda tüm arkadaşlarımı Ordu'da bıraktım.Eh zamanla gözden uzak gönülden ırak olduk...Birkaç tanesi hariç..Ben de bugün neler yaptığımızı kısaca anlatıp,objektifime takılanları paylaşmak istedim :)
Sabah 9.30 arabası ile annemle Samsun'a geldik.Öncelikle Mecidiye'ye geçtik ve uzun zamandır istediğim ayakkabılarımı aldık.Zülfiye'nin de açıköğretim sınavı vardı.O da çıkınca buluştuk ve annem bizden ayrıldı.Biz de zülfişle devam ettik.Ben kahvaltı yapamadığım için öncelikle girdik Burger King'de bir güzel karnımızı doyurduk.Ardından Nilda kitabevinden istediğim kitaplardan Duyguların Rengi ve Bahçemde Yeşeren Umutlaradlı kitapları aldım.Zülfiş de "ye dua et sev" adlı kitabı aldı benim tavsiyem üzerine.Sonra hemen acilen ihtiyacımız olan parfümleri aldık.Sonra birkaç giyim mağazası gezdik.Ama hevesimizi maaş gününe sakladık :P Ah bu öğretmenlerin halleri :D
Sonra ben sevdiğim renkleri taşıyan güzel bir çanta aldım.Aldığım yerde beni öğrenci sandılar ve bana indirim yaptılar sağolsunlar.
ÇANTAM
Samsun çiftlik caddesinde gezerken bir çantacının vitrininde gördüğümüz bu çantaları da çok sevdik .Belirtmeden geçemeyeceğim.Mağazanın sahibi parasını verin öyle çekin diyerek espiri yaptı ve güldürd bizi :)

Buradan sonraki durağımız Samsundaki sahafım Penguen kitabeviydi.Oradan da ben Boş Yatak adlı kitabı,zülfiş de tavsiyem üzerine İnci Aral'ın Şarkını Söylediğin Zaman adlı kitabını aldı.Sonra da otobüse atladığımız gibi Yeşilyurt Avm'de aldık soluğu.Burada da mağazaları gezdik.Sonra vazgeçilmezim ve neredeyse akraba olduğum D&R'a girdik.Oradan da zülfiş Boş Yatak kitabını uygun görünce aldı.Ben de Hayallerimin Arka Bhçesi,Gül ve Porsuk Ağacı adlı kitapları ve Emre Aydın'ın son single'ı Beni Biraz Böyle Hatırlayı aldım.Ama burada da aklımız birçok şeyde kaldı ve yine maaş gününe sakladık hevesimizi :)

EMRE'NİN ALBÜMÜ :)
Zülfiş pazartesi günü bizim okulumuzda ücretli öğretmenliğe başlıyor.Çünkü müdürümüzün hanımı Nuran Hoca doğum iznine ayrıldı :) İkinci bebişini alacak kucağına mayısta inşallah :) İşte bu yüzden zülfiş de büyük hazırlık içerisinde :D
Böylelikle geldik günümüzün sonuna.Biz annemle Samsundan 18.30 otobüsüyle ayrıldık.Zülfiş yarın yine açıköğretim sınavına gireceği için arkadaşına döndü.Güzel bir cumartesi gününü bitirmiş olduk bu şekilde :)
Yarın da büyük ihtimal kitabımı kahvemi yanıma alıp ev keyfi yapacağım.Belki kısa bir yürüyüşe çıkarım o kadar :)
Şimdiden herkese iyi pazarlar tekrar :)

YENİ HAZİNELERİM

GÜZEL GÜNDEN HATIRA(SOLDAKİ BEN SAĞDAKİ ZÜLFİŞ:))

2 Kitap Birden Okudum 3.Defa :)

Samsun'a en son gittiğimde bundan 3 hafta önceydi.Oradan Buket Uzuner'in 2 tane kitabını da almıştım.Biri "İki Yeşil Susamuru" diğer son kitabı olan "Uyumsuz Defne Kaman'ın Maceraları/Su"
İkisi de ayrı bir tattı,ayrı bir dünya...Yine akıcı ve güzel bir dildi.Yine Buket Uzuner'in kalemiyle sayfalarda kayboldum.Bir onu okudum bir bunu ve bu kez ben çok zevk aldım bu okuma turlarından :)
Kitaplar hakkında çok fazla bir şey söylemek istemiyorum.İçinizden okumamış olan olabilir.O bakımdan sadece arka kapak yazılarını paylaşarak bu yazıma son veriyorum :)

İKİ YEŞİL SUSAMURU

Mutluluğu ve huzuru hiçbir yerde ve hiçbir kimsede bulamayan, kimseye güvenemeyen genç bir kadın: Nilsu.

Terk edilmekten korktuğu için hep kendisi terk ediyor.

Annesine olan hayranlığı ve bağlılığı kendi yaşamını kurmasına engel olan, duygusal ve ütopik bir çevreci: Teoman.

Annesinin gizemli intiharıyla yaşamı altüst oluyor.

Buket Uzuner’in artık bir klasik olan İki Yeşil Su Samuru romanı çağdaş bir kadının portresi etrafında çok katmanlı olarak insan durumlarını sorguluyor. Yazar mizah dolu, çarpıcı ve gerçekçi üslubuyla 80’li yılların toplumsal ve siyasal ortamını ustaca anlatırken romanın kahramanları kimi zaman modernizmin altında ezilerek yaşamla ölüm arasında gelgitler yaşıyorlar.

İki Yeşil Susamuru, Anneleri, Babaları, Sevgilileri ve Diğerleri yaşadığımız dünyaya, aşka, çevre sorununa alternatif çözümler arayan aydın ve farklı bir çiftin hikayesi, bir modern zamanlar romanı.


UYUMSUZ DEFNE KAMAN'IN MACERALARI/SU
Buket Uzuner’in, bugün Anadolu’da yaşayan her kültürü derinden etkilemiş kadim Kamanlık (Şamanizm) geleneğinin dört unsuru olan SU, TOPRAK, HAVA, ATEŞ’ten ilham alarak yazdığı yeni romanı UYUMSUZ DEFNE KAMAN’IN MACERALARI dörtlemesinin ilk kitabı ‘SU’ çıktı!..

Gazeteci Defne Kaman bir yaz akşamı bindiği vapurda arkasında

hiçbir iz bırakmadan kaybolur. Onu aramakla görevli Komiser Ali Ümit ile arkadaşı Sahaf Semahat kendilerini aniden tuhaf olaylar ve esrarengiz semboller arasında bulurlar. Bir yandan kendi hayatlarını sakatlayan yasak ve tabulara rağmen ayakta kalmaya çalışırken, kayıp gazeteci Defne Kaman’ın peşinde nefes nefese bir maceraya sürüklenirler.

Buket Uzuner, SU romanında bütün canlı varlıkları eşit değerde

kabul ederek doğayı ve yaşamı kutsayan kadim Türk geleneği

Kamanlık’a (Şamanlık) selam ederken, okurları hem eko-feminist

bir okumaya, hem de 1000 yıl önce Uygur harfleriyle ön-Türkçe yazılmış olduğu düşünülen (Mutluluk Bilgisi) KUTADGU BİLİG ŞİFRESİ ile zihin oyunlarına davet ediyor.

Anneannemin Keki :)

Dün akşam okuldan gelirken öğretmen arkadaşımla burnumuza apartmanda pişen çok güzel bir kek kokusu geldi.İkindi kahvaltısında çocuklarla kek yedik ama bizi resmen kesmemiş.Ben de bundan 2 gün önce kek yaptım ama maalesef fırının azizliğine uğradım ve pişiremedim.Sonra fırını yaptırdık ve bu sefer de baktım unun tarihi geçmiş.Sonra dedim iyi ki o kek pişmemiş.İlk defa gözümden kaçmış.Neyse Allahtan harca koymadan bu kez farkettim ve yeni un aldım ve pişirdim.Allahımmmm pişen kek kokusu kadar eve yakışan bir koku yoktur şu dünyada sanırım.Bebek kokusu hariç :)
Neyse ben de anneannemden öğrendiğim ve becerebildiğim tek yiyecek olan kekimi sizlerle paylaşmak istedim.Umarım beğenirsiniz :)
ANNECİĞİM :)

Son olarak anneannemin bana öğrettiği ve kendimden de bir şeyler kattığım kekimin tarifini vereyim ve yazıyı noktalayayım.İyi pazarlar şimdiden...

3 yumurta
1 su bardağı toz şeker
yarım su bardağı sıvı yağ
2.5 su bardağı un
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
benim eklediğim 1 paket muzlu milkshake tozu :)

180 derecede pişireceğiz.Bıçakla pişip pişmediğini kontrol edebilirsiniz.

2 Nisan 2012 Pazartesi

Açlık Oyunları -The Hunger Games

1 hafta içinde serisini okuyup bitirdiğim ve bir o kadar da çok beğendiğim Açlık Oyunlarını nihayet internetten de olsa izledim :) Malum Alaçam'da sinemamız yok.Her zaman da Samsun'a gidemiyorum.Ben de bari bulmuşken izleyeyim dedim.Kitap kadar olmasa da filmi de çok güzeldi.Bakalım 2 ve 3. filmi de böyle güzel olacak mı?
Neyse ben de şiddetle izlemenizi tavsiye ediyorum.Ama bence izlemeden önce eğer okumadıysanız kitapları okuyun öyle izleyin :)
İyi akşamlaaarrrr

Vizyon tarihi: 23 Mart 2012

Yönetmen: Gary Ross
Oyuncular: Jennifer Lawrence, Josh Hutcherson, Liam Hemsworth, devamı...

Orijinal adı The Hunger Games
uzun metrajlı film ABD . Tür Aksiyon , Dram , Bilimkurgu
Süre: 102 dk Yapım yılı: 2012
Dağıtımcı: Tiglon

Özet: Yakın bir gelecekte Kuzey Amerika kuraklık ve arkasından gelen yangın ve kıtlıklarla zayıflayarak çökmüş; yerini bir başkent ve 12 eyaletten oluşan Panem adında bir ülkeye bırakmıştır. Bu yeni ülkede her sene eyaletlerden kura ile seçilen ikişer gencin katıldığı "Açlık Oyunları" düzenlenmektedir. Kısmen eğlence amaçlı, kısmen de halka göz dağı vermeyi hedefleyen bu oyunlar, ayrıca tüm Panem ülkesinde televizyonlardan da izlenmektedir. 24 farklı 'yarışmacı' bütün televizyon seyircilerinin gözleri üzerindeyken, rakiplerini eleme ve hayatta kalma mücadelesi vermektedirler.
Katniss'in 16 yaşımdaki kız kardeşi Primrose, maden yataklarıyla ünlü eyaletin 'kadın yarışmacısı' olarak seçildiğinde Katniss onun yerini almak için gönüllü olur. Erkek katılımcı Peeta ile Katniss, kendilerinden yaş ve kuvvet açısından daha büyük, güçlü ve ömürleri boyunca bu an için eğitilmiş olan rakiplerine karşı ayakta durmaya çalışırlar...
Ülkemizde Seabiscuit 'in yazar ve yönetmeni olarak tanıdığımız Gary Ross'un yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği film Suzanne Collins'in aynı adlı romanından gene Ross tarafından beyazperdeye aktarıldı. Film başrollerini ise genç oyuncular Jennifer Lawrence ve Josh Hutcherson paylaşıyor...

1 Nisan 2012 Pazar

Kısa Bir Pazar Gezintisinden Kareler

Bugün karadeniz bölgesinde nadiren yaşadığımız güneşli bir hava vardı.Hayatım karadeniz bölgesinde geçtiği için artık 1 hafta yağmur yağmadığında resmen yadırgıyoruz.Neyse bugün birkaç saatlik güneşli havayı değerlendireyim dedim.Elimdeki kitaba kısa bir mola verdim.Aldım fotoğraf makinemi,taktım güneş gözlüğümü biraz yürüdüm.O sırada da şuan görev icabı bulunduğum Samsun/Alaçam'dan birkaç kare paylaşmak istedim sizlerle :)Alaçam Samsun'a 1 saat uzaklıkta bir ilçe.Sessiz hatta fazlasıyla sakin bir ilçe.Açıkçası gençlere göre bir yer değil.Ben okulum dışında hiçbir yeri pek de sevmiyorum.Zaten ailem yanımda olmasa,okulumuzun ortamı şimdilik güzel olmasa doğrusu çekilecek yer değil.Yerlisi bile sevmiyor.Ama daha kötü yerler de var diyerek halime şükrediyorum tabi ki.
Eh ben susayım fotoğraflar konuşsun.Umarım hoşunuza gider :)

BİR TÜRLÜ AÇILAMAYAN MÜBADELE MÜZESİ

ÇOK ŞİRİN BULDUĞUM BİR EV

MEYDAN

BİZİM EV VE SOKAĞIMIZ