29 Haziran 2012 Cuma

Şemspare-Elif Şafak

Günaydııınnnn :D
Evet güzel bir cuma gününden sesleniyorum size :) Yine bir tatil günü benim için ve yine güzel bir kitap daa bitti :) Elif Şafak Şemspare..
Şemspare ne demek önce onu söylemek istiyorum.Şems güneş,pare de parça demek.Yani Şemspare de güneş parçacı demek.Bence çok güzel ve ince düşünülmüş bir kitap ismi :)
Çok fazla şey söylemeye gerek yok.Bu bir denem kitabı Firarperest gibi.Elif Şafak'ın kalemi sizi yine alıyor götürüyor başka yerlere...
Özetle tavsiye edilir :)
Bu arada 1 hafta boyunca blogumla çok ilgilenemeyeceğim.Çünkü bu akşam İstanbul yolcusuyun :) Hadi bana iyi yolculuklar,iyi gezmeler.Sizelere öpücükler :))


ARKA KAPAK
Kararır gökyüzü bazen;

kasvetli bulutlar kaplar semayı.

Hayatın ritmi durağanlaşır, sohbetler bildikleşir,

içimizde birikir yalnızlık hissi.

Nasıl özleriz güneşi o zaman,

griler içinde aradığımız

bir tutam renk demeti.

Peri tozu gibi, inceden.

Gönülden yazılmış her roman,

her hikâye, her kelime

bir şemsparedir…

Güneş parçası…

Düşer omuzlarımıza,

kar tanesi gibi usulca,

yağmur gibi yıkar ruhumuzu, arındırır tozdan kirden tekdüzeliklerden…

Gönülden yazılmış her roman, her hikâye, her kelime

bir şemsparedir…

Güneş parçası…

28 Haziran 2012 Perşembe

Karanlık Gölgeler/Dark Shadows

Selamlaarrr :))
Bugün hava birkaç güne oranla serindi Alaçam'da..Ben de dışarıda ufak tefek işlerimi hallettim kendimi eve attım.Sonra da büyükşehir olduğu halde bir türlü Samsun sinemalarına gelmeyen Karanlık Gölgeler adlı filmi internette buldum ve izledim.
Bir kere Tim Burton+Johnny Depp ve Helena Bonhem Carter varsa o filmde film bildiğiniz gibi tadından izlenmez.Ve yine her zamanki Burton yapımları gibi bu da beni hayal kırıklığına uğratmadı.Hatta dvdsi çıktığı zaman da alıp arşivime koymak istiyorum diğer Burton yapımları gibi :) Ayrıca aşığı olduğum bir insan olan Johnny Depp'i de ilk defa vampir rolünde izlemek de benim çok hoşuma gitti :)Zaten her rolün hakkını da veriyor kendisi :)
Neyse ben çok fazla uzatmayayım.İzleyiniz efendim :)

Yapım:2012 - ABD
Tür:Fantastik,Komedi
Süre:113 dakika
Yönetmen:Tim Burton
Oyuncular:Johnny Depp,Helena Bonham Carter,Eva Green,Michelle Pfeiffer,
Chloe Moretz,Jackie Earle Haley,Jonny Lee Miller,Alice Cooper,Bella Heathcote,
Gulliver Mcgrath,Susanna Cappellaro,Ivan Kaye
Görüntü Y.:Bruno Delbonnel
Senaryo:Dan Curtis,
Yapımcı:Johnny Depp,Richard D. Zanuck,Christi Dembrowski,David Kennedy,Graham King

ÖZET
1752 yılında küçük oğlu Barnabas ile birlikte Joshua ve Naomi Collins çifti yeni bir hayata başlamak için Liverpooldan Amerika'ya taşınırlar. Ama koca bir okyanus bile aileyi rahatsız aden gizemli kabustan kaçmak için yeterli değildir. Şehirde 20 yıl geçirir.Ama köklü playboy Angelique Bouchard un kalbini kırmışlardır. Angelique Bouchard barnabası vampire çevirip mezara hapsetmiştir. İki yüzyıl sonra Barnabas mezarından yanlışlıkla serbest kalmışıtr.Ve gelişmiş 1972 dünyasında tekrardan dirilir.

27 Haziran 2012 Çarşamba

Saklı Şiirler-Ayşe Kulin

Kendime inanamıyorum.1 günde 2 kitap yazısı yazdım! :D
Bazı yazarlar vardır herkesin hayatında.Adının olduğu herhangi bir kitabı kitaplığınzda yoksa hemen alıverirsiniz.İşte Ayşe Kulin de benim için o yazarlardan.Kendisini çok seviyorum.Elime aldığım her kitabı da tek solukta bitiveriyor.İşte dün Bafra'ya troid kontrolü dönüşünde girdiğim Nilda Kitabevin'de kendisinin şiir kitabını buldum ve arka kapağını,şusunu busunu okumadan aldım.Çünkü Ayşe Kulin o :)
Nitekim kitabı çok sevdim.Pek şiirsever olmasam da onun şiirleri bana çok iyi geldi.Çoğu babasına yazdığı şiirlerden oluşuyordu.88 sayfalık ince,tek seferde okunabilecek bir eser.Şiirlerden bir tanesi vardı ki çok hoşuma gitti.Sevgili Candan Erçetin de seslendiriyor zate onu."Bahar" :)
Yazıma son verirken Bahar'ı da sizlerle paylaşmak istiyorum..Herkese iyi geceler :)

BAHAR
Sen bana müjde misin umut musun sevgili
Kim demiş geçti mevsim ufukta göründü kar
Bu kaçıncı bahar sakın sorma sevgilim
Benim yorgun gönlümde aşkının telaşı var
Bu kaçıncı bahar sakın sorma sevgili
Benim olgun gönlümde aşkının telaşı var

Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum
Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar
Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var
Tabiki ben böyle oldugum için bahar
Çünkü sana değdiğinden beri ellerim
Bütün kış dallarında tomurcuklar var


ARKA KAPAK
Derler ki Türkiye'de herkes şairdir!

Bunu diyenleri mahcup etmemek adına, yazı yazmayı öğrendiğim günden beri şiir yazarım ben.

Çocuklarıma şiir-masallar yazdım. Arkadaşlarım yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş yaşlarına, babam seksen yaşına basarken, onlar için kutlama şiirleri yazdım; eğlenceli yolculuklarımızın, keyifli günlerimizin anılarını, hatta en hüzünlü anlarımın duygularını bile düzyazıyla değil, şiir formunda ifade ettim. Bennu Gerede, 2008'de Teslimiyet sergisinin resimlerine resim altı yazmamı istediğinde, elimden yine bir şiir çıkmıştı.

Şiirlerimin arasında sadece babam için 1983 yılında yazdıklarım, bir "Babalar Günü" vesilesiyle yazıldıktan on dokuz yıl sonra bulu­şabildi okurla. Diğerleri hep saklı kaldılar.

Yayıncım öykülerimi tek bir kitapta toplamaya karar verdiğinde, şiirlerimi de kitap haline getirmeyi önerdi. Yıllardır defter sayfala­rında bekleyen satırların okurla buluşmasına önce İtiraz ettim ama şiirler benimle aynı fikirde değildi; fısıldaşmaya başladılar araların­da. Nefes almak, ete kemiğe bürünmek, hayata katılmak istediler... Sonuçta onlara boyun eğdim.

Elinizdeki kitapta saklı şiirlerden birkaçı, müziğini bekleyen satır­lardan ise sadece biri var... müziğine kavuşmuş olanı. Seçtiklerimden keyif almanız dileğiyle... Ayşe Kulin (Önsöz’den)

Siz beni tanımazsınız

Uzaktan geliyorum

Şiirin satırlarında saklı kimliğim

Kavak yellerinde gizlidir

Serenad-Zülfü Livaneli

Dün gece itibariyle bu güzel kitabı bitirdim ve tek kelimeyle kitaba hayran kaldım...Zaten Zülfü Livaneli'nin kitaplarını çok severim.Mutluluk,Leyla'nın Evi hepsi birbirinden harikadır...
Bu kitap da onlar kadar güzeldi.Max ve Maya'ı ayrıca Nadia'yı hiçbir zaman unutmayacağım ve uzun süre etkisi altında kalacağım bu kitabın sanırım...


ARKA KAPAK
Roman okumak istiyorsanız...Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i (87) karşılamasıyla başlar.1930'lu yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile'ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad'da Zülfü Livaneli'nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz dengesi.

24 Haziran 2012 Pazar

Akıl Plan Yaparken Kader Kıs Kıs Gülermiş



Bir Pazar Akşamından Merhaba...
Şuan ben İstanbul'a yol alan metro adlı otobüste olmalıydım.Ama evdeki hesap çarşıya uymadı.Zira bu aralar üzerimde bie göz bir lanet dolaşıyor ya hayırlısı...
Neyse ben başlayayım anlatmaya.
Cuma günü seminer bitiminde rapor aldım.Çünkü en yakın arkadaşımın mezuniyeti var salı günü.Hem ona katılacaktım hem de kısa bir tatil yapacaktık beraber.Üstelik buradan da bir arkadaşımla yolculuk yapacaktık.Kısmet olmadı.Canım annem dün sabah hafif bir midesinin ağrıdığını ve göbeğine de bu sancının vurduğunu söyledi.İlk başta geçer dedi,gaz dedi ama geçmedi.Bu aralar baş ağrıları da vardı.Gitmiş apranax adında zararlı ve ağır ilacı almış başka ilaç iyi gelmiyor başıma diye.Ama bir yandan midesi de hassas.İlaç dokunmuş mide ilacıyla beraber aldığı halde.Neyse akşam bir ara dışarı çıktık yürümek için.Hem sohbet ettik hem de dondurma aldık eve geldik.Dondurmalarımızı yedik.Ardından annem midesinden yakınmaya başladı tekrar.Ahanda dedim apandisit..Biraz uzandı,mide ilacı verdik ama yok nafile.Bir türlü düzelmiyor aksine artıyor.Ben de korkmaya başladım.Hem ertesi günü yola gidicem 1 hafta annemle olamıycam diye üzülüyorum,annemi götüremiyorum diye de vicdan azabı çekiyorum.Bir yandan arkadaşımın mezuniyeti var gidemicem galiba diyorum,bir yandan beraber kalıcamız arkadaşımıza ayıp olucak diye düşünüyorum...Dün gece annemle resmen sabahladık.Ilık şeyler verdim yok,azıcık masaj iyi gelir diye düşündüm masaj yaptım yok geçmiyor lanet ağrı..Ben bir yandan ağlıyorum gitmicem artık annemle olucam lanet olsun istanbula diyorum.Annem saçmalama gidiceksin derken sabahladık.Annem kanepede sızdı,ben de karşı kanepede.En son sabah ezanı sesini hatırlıyorum.Sonra bu sabah kalktık işte.Annem biraz daha iyiydi.Hadi dedim acile gidelim baksınlar.Akşam da çok dedim ama yok dinlemedi.Ne yapacaklar bir şey yapamazlar dedi :/ Babam desen kütük gibi uyudu kalkmadı ona ayrı kıl oldum.Sabah ona da kızdım.Ben napabilirdim demez mi :/ Ayh gel de çıldırma! Neyse bugün ilçalar yağdırdı anneme tabi.Neyse devam edeyim.Annemle giyindik gittik hastaneye.Önce anneme ağızdan mide ilacı verdiler sıvı bir tane.Sonra serum verdiler mide için.Doktor tekrar baktı.Annem midesinde değil daha çok göbeğinde ağrı olduğunu söyledi.Bir de ben bildim bileli annemin kabızlık sorunu vardı.O da tetikledi galiba...Neyse doktor eliyle baktı tekrar steteskopla dinledi filan.Annemi röntgene aldılar.Beni yine sardı kara düşünceler.Ay dedim kesin doktor da benim gibi apandisit diye düşündü annemi ameliyata alacaklar filan diye ağlıycak duruma geldim resmen.Annem de bir o kadar sakindi.Sonra kan ve idrar tahlili yapıldı anneme.Sonuçta bir şey çıkmadı.Ama doktor yine ağrınız olursa mideniz bulanırsa gelin yine dedi.Eve gelince anneme hafif bir kahvaltı verdik ve sonra yattı.Epey uyudu.Babamın getirdiği ilaçlardan sonra çok şükür şimdi çok iyi :)
Bu arada annem bir türlü razı gelmedi istanbula gitme işimi ertelememe.Ona hı ho dedim ama gittim biletimi 1 hafta sonraya erteledim.Babam sonuçta yanında ama olmaz.Her zaman istanbula giderim hiç sorun değil.Ama anneler her zaman bulunmuyor.O benim en değerlim,birtanem,aşkım ve hayatımın anlamı...Onsuz asla ama asla olmaz...Ve eğer şuan ben yolda olsaydım asla zevk alamıycaktım istanbuldan,yoldan.Ve tabi herkesin de morali bozulacaktı.Böylesi iyi oldu.Aslında Reyyanıma ve Nazlıma ayıp oldu.Ama olsun hiç önemli değil.Zaten onlar da anlayışla karşıladılar sağolsunlar :)
Neyse...Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum...
Allah herkesin annesine sağlık versin :) Annem seni çok ama çok seviyorum.Sen iyi ki varsın ve hep olasın :)

22 Haziran 2012 Cuma

Mucizeler Dükkanına Dönüş-Debbie Macomber

İyi Akşamlar :)
İçimi ısıtan bir kitabı daha az önce bitirmiş bulunuyorum :) Eh hemencik yazmak istedim çünkü kitap yine bir harikaydı :)
Debbie Macomber gerçekten bu işi biliyor :) İlk başta kurgusu çok güzel.Anlatırken ay bu ne olacak şu ne olacak diye merak uyandırıyor ve bazı şeylerin de farkına varmamıza sağlıyor :)
Daha önce de sanırım aynı yorumda bulunmuştum ama yine söyleyeceğim.Bu kitaplardan harika filmler olur :)Ayrıca bu öyküler burada bitmiyor.Kitabın sonunda yazarın bir sonraki kitabından kısa bir okuma bölümü var :)
Neyse daha fazla söze gerek yok.Alın,okuyun ve gülümseyin :)


ARKA KAPAK
Küçük Mucizeler Dükkânı, Bir Yumak Mutluluk ve Bahçemde Yeşeren Umutlar’ın yazarından umut aşılayan büyüleyici bir roman daha…

Mucizeler Dükkânına Dönüş

İsteyince, her sorunun bir çözümü olduğunu anlıyor insan…

Aşkın ve arkadaşlıkların filizlenerek çoğaldığı, zamanla sımsıcak ilişkilere dönüştüğü bir sokak hayal edin. Her iki yanında kapısını çalabileceğiniz, bir bardak çay eşliğinde sevdiklerinizle sohbet edebileceğiniz, içinizi ısıtan dükkânların dizili olduğunu düşünün. Aydınlığa açılan umut dolu bir dünyaya girmenin, hüzün ve mutluluğun bir arada sunulduğu, doyumsuz yaşam öykülerine tanıklık etmenin vakti gelmiş demektir.

Debbie Macomber, Mucizeler Dükkânına Dönüş adlı romanıyla iyi-kötü her yaşanmışlığın bir tecrübe olarak bizlere geri döndüğünü bir kez daha kanıtlıyor.

21 Haziran 2012 Perşembe

Sir Arthur Conan Doyle-Sherlock Holmes / Şüphe Asla Uyumaz

Selamlaaarr :))
Eveeetttt bir Sherlock Holmes kitabının daha sonuna gelmiş bulunmaktayım efenim :)
Beğendim mi tabi ki beğendim :) Ama bir önceki kitap kadar değil.Önceki kitap bana çok daha akıcı gelmişti nedense.Bay Holmes'un birbirinden ilginç maceraları ve inanılmaz zekası ile bunları çözüşü harika :)
Okuyun der miyim? Tabi ki derim :)Ben biraz polisiyeye ara vericem.Çünkü yaz mevsimi malum biraz eğlenceli ve çerezlik kitaplar daha iyi gider diye düşünüyorum.Ben şimdilik Mucizeler Dükkanına Dönüş ile yoluma devam edicem :)
Sizlere de bol kitaplı günleerrr :)


ARKA KAPAK
Bir şeyi saklamanın en iyi yolu, onu herkesin görebileceği bir yere koymaktır.

-Sherlock Holmes-

Bir suçu çözmenin ilk prensiplerinden biri, her ne kadar önemsiz gibi görünse de hiçbir ayrıntıyı atlamamaktır.

İnsanların göz ardı ettiği şeyleri görmek, sonuca ulaşmanın ilk kuralıdır.

Araştırmanız, ayrıntıların gözlemlenmesi üzerine kurulu olduğunda en doğru sonuca vardığınızı siz de göreceksiniz.

-Sherlock Holmes-

Yıllardır büyük bir ilgiyle okunan Sherlock Holmes maceraları, heyecanı zirvede tutmaya devam ediyor.

Toplam 56 hikâyeden oluşan serinin iki kitabından (Akıl Oyunlarının Gölgesinde & Suç Detayda Saklıdır) sonra,

Şüphe Asla Uyumaz ile başarılı dedektifin zekâsına bir kez daha hayran kalacaksınız.

18 Haziran 2012 Pazartesi

44.Kitap Sir Arthur Conan Doyle-Sherlock Holmes/Suç Detayda Saklıdır

İyi Akşamlaaarrr :))
Pazar günü sıcak havayı değerlendirdim.Püfür püfür esen balkonumda buz gibi içeceğimi yanıma aldım ve bu güzel kitaba başladım.Bakayım kaç sayfa okudum dedim bir baktım 200 sayfayı devirmişim :O O kadar akıcıydı ki...İlk kitap olan Akıl Oyunlarının Gölgesinde de çok akıcıydı.Filmi de harikaydı.Demek ki bizleri güzel bir Sherlock Holmes filmi daha bekliyor diye düşünüyorum :)
Benim gibi polisiye severseniz hemen alın okuyun derim.Şimdi sırada 3. kitap vaarr :) Çünkü en yakın arkadaşım da bu kitapları okumak istiyor.Eh bendeniz de pazar akşamı 1 haftalığına İstanbul yolcusuyum.O zamana kadar bitireyim de hanfendiye bırakayım kitapları :)
Hadi bakalım sizler de bana neler okuyorsunuz yada neleri okumayı planlıyorsunuz yorumlarınızda yazın olur mu? :)
Öpücükleerrrr


ARKA KAPAK
"Bir kadının sezgileri bazen en mantıklı çıkarımlardan bile daha değerli olabilir. Karmaşık beyinleriyle art arda sıraladıkları senaryoları mutlaka dikkate alın. Bunlar sizi hiç tahmin etmediğiniz sonuçlara ulaştırdığında haklı olduğumu anlayacaksınız.

-Sherlock Holmes-

Dünyaca ünlü dedektif Sherlock Holmes, kendine özgü karakteri ve yaşadığı birbirinden farklı maceralarıyla yıllardır okurları etkisi altında tutmaya devam ediyor. Toplam 56 çarpıcı hikâyeden oluşan serinin ilgiyle karşılanan ilk kitabı Akıl Oyunlarının Gölgesi'nden sonra, serinin ikinci kitabı Suç Detayda Saklıdır'ın bitmesini istemeyeceksiniz.

"İyi bir gözlemci tek bir ipucuna ulaştığında sadece olanları değil, ileride olabilecekleri de görmelidir."

-Sherlock Holmes-

17 Haziran 2012 Pazar

Yüzleri Arayan Adam-Ilgın Olut

Tekrar merhaba :)
Yine bir pazar ve yine biten bir kitap :)
Bu defa kitabımızın ismi "Yüzleri Arayan Adam".Yazarı Ilgın Olut.Kendisini ilk kitabı olan Neva ile Selin diye çok yakın arkadaşım sayesinde tanıdım.O kitabı çok beğenmişti ve bana da oku demişti.Ben de hemen gidip alıp okumuştum ve çok sevmiştim.Neva da aklınıda bulunsun :)
Neyse gelelim kitabımıza.Kitap yazarımızın 2.kitabı.Çıkalı yaklaşık 10 yıl olmuş.Ben de uzun zaman önce almıştım.Farklı kurgusu olan bir kitaptı.Yer yer iç dünyası ama çoğunlukla aşkla dolu...Etkiledi beni de açıkçası..
Evet fazla detay vermeden arka kapak yazısı ile kapatıyorum yazımı.İyi pazarlar :)


ARKA KAPAK
"Bir üniversite hastanesinin psikiyatri servisi... Çevresiyle ilişkisini bir anda kesen başarılı bir genç doktorun, Efe’nin yaşamındaki giz... Zamanda kaybolan bir kadın yüzü ve onun peşindeki stajyer doktor Burçak... Ve diğerleri, Çiğdem, Koray, Berna... Nefes kesici bir hikâye. Etkisinden kurtulamayacaksınız... “...Beş yıllık evli, bir yıl sonra 30’lu yaşlarına girecek ve çocuk sahibi yetişkin bir kadın olmama rağmen hala romantik geçen bazı gecelerimizin sabahında çok erken uyanırım ve farkında olmadan gözlerim karşı duvara kayıverir. İşte o anda gözümün önüne pembeye boyanmış yüzüyle, bükük, upuzun boynuyla, incecik dudaklı, çizgi gözlü kadın tablosu gelir. Yıllar öncesinde kalan o sabaha, o bembeyaz çarşaflı yatağa geri dönerim, aynı hüznü bir kez daha yaşar ve ürperirim. Yanımda mışıl mışıl uyuyan ve bu hislerimi ömrünün sonuna kadar bilmeyecek olan eşime ilk günkü gibi sarılırım. İşte ancak ondan sonra tekrar uykuya dalabilirim...”

NEVA'nın yazarı ILGIN OLUT' tan...

"

Buyur Burdan Tanı Mimi



Herkese güzel pazarlaarrr :))
Sevgili "deeptone" beni mimilemiş.Bu kez mimin konusu takıntılar :) Bakalım nelere takıntım varmış :)

Valla genel olarak aşırı takıntılarım yoktur.Ama titiz bir tarafım vardır.Mesela her gittiğim yerde tuvalete gidemem.Bu ben de takıntı.Çünkü küçükken okul tuvaletinden a tipi sarılık kapmıştım.
Sonra her yolculuğa çıkacağım zaman bavuluma koyacaklarımın listesini yaparım ki gittiğim yerde eksik bir şeyim olmasın.Kimseye yük olmayayım.
Kıyafetlerimde uyum olsun isterim.Ayakkabı çanta uymalı birbirine.Yoksa rahat edemem.
Yaptığım işte mükemmellik takıntım vardır.En ufak örnek vereyim.Blogda bile sürekli değişiklik yapıyorum arka planla oynayarak :)
Eh bir de kilo takıntım var.Tartıda 50li kiloları aşınca hemen boğazıma dur derim.Bu aralar diyemesem de.Ama İstanbul dönüşü hemen diyetisyene gidicem :P

İşte böyle..
Bu mimim seven herkes yapabilir..Sevgilerrr :))

15 Haziran 2012 Cuma

Beraber ÇalışmaK Güzel Ah Şu Vedalar Olmasa...


Bildiğiniz gibi ben 3 yıldır Samsun'un küçük bir ilçesi olan Alaçam'da yaşıyorum ve Alaçam Anaokulun'da okul öncesi öğretmenliği yapıyorum.Alaçam'ı hiç sevmeme rağmen işime ve okuluma resmen aşığım diyebilirim.Okulumuzda o kadar güzel bir ortam vardı ki...Geçen haziranda tayinim Sivas/Şarkışla'ya çıkmıştı.Çünkü ben geçen yıla kadar sözleşmeli öğretmendim.Kadro tercihi yapınca malesef kendi okulum açılmadığı için tercih edememiştim ve gideceğim için de çok üzülüyordum.Ama neyse ki sözleşmelileri kadroya geçirince seçim aşkına ben de yerimde kalabildim.Hala da okulumdan ve ortamımdan çok memnunum.Fakat müdürümüz Seçim Bey bu yıl tayin istedi ve artık maalesef Bafra Kızılırmak Anaokulun'a gidiyor.Pazartesi gününden itibaren artık oranın müdürü olacak.Hepimiz onu çok sevdik.En çok da benim için yeri ayrı çünkü benim ilk amirimdi kendisi.Bana gerçekten abilik yaptı,yok gösterdi,hep uzlaşıcı ve anlayışlı yaklaştı.Onu hiçbir zaman unutmayacağız.Her zaman benim ilk amirim ve abim olarak kalacak.İnşallah bir gün onunla tekrar çalışma şansım olur :)


Bu arada Seçim Hocamıza bugün Samsun'un diğer ilçesi olan Alaçam'a da 7km uzaklıkta bulunan Yakakent adlı ilçede ufak bir veda yemeği düzenledik.Üst kısımda gördüğünüz fotoğraf da bugünden hatıra.Mercan adlı bir balık lokantasında nefis levrek ızgara yedik.Olur da yolunuz bu taraflara düşerse herkesi beklerim.Bu güzel yere beraber gidip enfes balıklar yiyebiliriz ve misafirim olursunuz :)
Herkese sevgileeer..

14 Haziran 2012 Perşembe

Rus Kışı-Daphne Kalotay

İyi geceleeerrr :)))
Bu sıcak yaz günlerinde kitaplarla zaman geçiriyorum.Zira dışarı seminerler dışında adım attığımda beynim direkt kayısı kıvamına geliyor.Ben de püfür püfür balkonlu odamda serin bir şekilde pamuk anneannemle oturuyorum :)
Gelelim bitirdiğim kitaba...Bu sıcak yaz günlerinde beni serinletsin,rahatlatsın diye ne zamandır okumak istediğim ve sonunda da okuduğum Rus Kışı adlı kitaptı.Kitapta bir kolye var.Müzayede olayı var.Nina ve Vera adında 2 balerin arkadaş var.Olay bu çevrede dönüyor.Tabi kitaptan anlaşıldığı gibi olaylar da Rusya'da geçiyor.Ben kitabı çok severek okudum.Açıkçası beklediğim gibiydi diyebilirim.Çok fazla detay vermeden yazımı artık bitireyim.Okumak okumamak size kalmış :)
Keyifli akşamlar :))))



ARKA KAPAK
Aşk ve sanata, ihanet ve telafiye dair bu nefes kesici öyküde gizemli bir mücevher hayat değiştiren bir sırra ışık tutuyor.

Olağanüstü mücevher koleksiyonunu açık artırmayla satmaya karar veren, bir zamanlar Bolşoy Balesi'nde büyük bir yıldız olan Nina Revskaya, nihayet geçmişine bir perde çekebileceğine inanır. Ancak, eski balerin hiç tahmin etmediği bir şekilde kendini vatanının ve yarım asır önce hayatını değiştiren hem ihtişamlı hem de üzücü olayların hatıraları altında ezilirken bulur.

Nina Rusya'da genç bir kızken tiyatronun büyüsüne kapılır; şair Viktor Elsin'e âşık olur ve en sonunda sevgili arkadaşları (muhteşem bir besteci olan Gersh ve en yakın arkadaşı zarif Vera) ile birlikte Stalinist saldırganlığın kurbanı olur. Yine Rusya'dayken korkunç bir keşif, büyük bir ihanetin ve ustaca bir planın kıvılcımını ateşleyerek Nina'nın Batı'ya kaçmasını ve en sonunda Boston'a yerleşmesini beraberinde getirir.

Nina ömrünün yarısını sırlarını saklayarak geçirir. Ama iki kişi geçmişin karanlıklar içinde kalmasına izin vermeyecektir: Boston'daki bir müzayede evinin genç ve meraklı çalışanı Drew Brooks ve nadir bulunan bir mücevher setinin, kendi belirsiz geçmişini aydınlatabileceğine inanan Rusça profesörü Grigori Solodin. Bu alışılmadık ikili beraberce bir aşk mektubu, bir şiir ve kaynağı belli olmayan bir kolyenin etrafındaki esrarı çözmeye uğraşırken, karşılaştıkları bir dizi gerçek hepsinin hayatlarını değiştirir.

Geçmiş ile şimdiki zamanı, Moskova ve New England'ı, dans dünyasının sahne arkasındaki heyecanı ile sanatın dönüştürücü gücünü iç içe geçiren Daphne Kalotay'ın zekice kaleme alınmış bu ilk romanı, tarihin gücü karşısında çaresiz kalan bireylerin yaşadığı belirsizlikleri ve korkuları ele alırken, büyük sıkıntıların yaşandığı dönemlerde bile insan ruhunun güzelliğe ve zarafete, bağışlamaya ve aşkınlığa ulaşmak istediğini doğruluyor.

13 Haziran 2012 Çarşamba

2 Film Birden

Merhabalar :)Havalar çok sıcak gidiyor malum.Ben de ya kitap okuyarak yada film izleyerek vakit geçiriyorum.Akşam olunca da ana-kız yürüyüşe çıkıyoruz.Ben de yemekten sonra film izledim.Aslında bir tanesini daha önceden izlemiştim.Ama ancak şimdi yazmadığımı farkettim :)


Öncelikle Emma Watson'un filmi Ballet Shoes/Bale Ayakkabıları adlı filmi ile ilgili yazmak istiyorum.Film güzeldi.3 tane kızın tuhaf biri tarafından bir eve getirilip beraber büyümeleri ile başlıyor..Sonrasında 3 kız da evlerine pansiyoner olarak gelen bir akademi öğretmeni sayesinde sanat akademisine başlıyor ve olaylar böyle gelişiyor.Genel olarak filmi beğendim.Ailecek rahatça izlenebilir.Emma Watson'ı da Harry Potter'dan beri çok sevdiğim için bana iyi geldi.Tavsiye ederim.Ayrıca eğer Harry Potter filmlerini izlediyseniz ve karakterleri de biliyorsanız burada da Vernon Enişteyi,Madam Pomfrey de bu filmde yer almakta :)


FİLM HAKKINDA
IMDB Puanı:7.0/10
Yapım:2007 ~ İngiltere
Tür: Dans, Dram, Müzikal
Yönetmen: Sandra Goldbacher
Oyuncular: Emma Watson, Marc Warren, Emilia Fox, Richard Griffiths, Yasmin Paige, Skye Bennett, Eileen Atkins, Gemma Jones, Harriet Walter, Heather Nicol, Lucy Boynton, Lucy Cohu, Mary Stockley, Teresa Churcher
Senaryo:Heidi Thomas
Senaryo (Kitap) : Noel Streatfeild
Yapımcı:Piers Wenger
Görüntü Yönetmeni: Peter Greenhalgh
Müzik:Kevin Sargent
Süre:1 saat 30 dk
Gösterim Tarihi:
26 Aralık 2007 (Türkiye)
Filmin Konusu:

BBC tarafından bir çocuk masalından uyarlanan Ballet Shoes da Emma Watson bir öksüzü canlandırıyor.Emma Watson filmde Richard Griffiths'ın(Harry Potter daki Karakteri Vernon Dursley) yanında yardımcı oyuncu olarak oynuyacak. Filmin konusu; tuhaf bir kaşif tarafından evlat alınan ve kaşifin kuzeni tarafından büyütülen üç kimsesizin hayatıdır.Bir TV kaynağına göre Emma Watson tam olarak bu rol için doğmuş.

Gelelim 2. Filmimize...
Bu filmi izleyeli biraz oldu.Ama yazmayı unuttum mu ne oldu hatırlamıyorum.Ama filmi sevmiştim.İsmi I Me Wed/Evlen Benimle.


Filmimizde İsabel isminde bir kızımız var.Kendi ayakları üstünde durabilen bekar bir kadın.Hem annesi hem en yakın arkadaşı onun da evlenip yuva sahibi olmasını çok istiyor.Ama İsabel'in pek o taraklarda bezi yok.Ta ki karşısına doğru adam diyeceği biri çıkana kadar.Ve bir kızımız bir değişiklik yapmak istiyor.Ama tabi bu arada hayatına Colin girer ve bakalım neler olur :)
Bu film de sıcacık bir film tavsiye ederim.




Filmin Özeti

Isabel Darden güzel, başarılı, çekici, 30 yaşında bir kadındır. Hayatında her şey yolunda gözükmektedir. Pek çok arkadaşı ve güzel bir kariyeri vardır ancak, annesi ve arkadaşları evlenmesi konusunda sürekli baskı yapmaktadırlar. Bu baskılardan sıkılan Isabel, herkesi susturmak için bir karar verir. Bu dünyada onu en iyi tanıyan insanla evlenecektir, yani kendisiyle. Annesinin hayal kırıklığı ve en iyi arkadaşı Amy’nin onaylamamasına rağmen Isabel hazırlıklara başlar. Kararından çok memnundur. Ta ki, yakışıklı ve zeki Colin’le tanışana dek...

Şimdilik benden bu kadar.Umarım filmleri sizler de izler ve beğenirsiniz :)

11 Haziran 2012 Pazartesi

Daha Önceden Satın Aldığım Ve Bugün Yaptığım Kitap Ayraçlarım :)

Selamlaaarrrr :)))
Tatile girdiğim şu günlerde can sıkıntımı giderebileceğim kitaplar ve filmler dışında bulduğum bir uğraş var.Kitap ayracı yapmak :)Daha önce "Renklikitap" adlı blogun sahibi Güngör'de görmüştüm.O da malzemesini almış.Beğendiği desenlerden ayraçlar yapmış.Eh ben durur muyum hiç :P Hemen birkaç desen buldum,malzemelerimi aldım ve yaptım :D Veee ortaya 16 tane ayraç çıktı.Evet evet yanlış duymadınız tam 16 tane :D
Ay şu deseni de alayım ay Marylin de olsun yok Audrey Hepburn de olsun derken ortaya güzel şeyler çıktı.
Öncelikle sizlere malzemeleri vereyim.Kim bilir belki sizler de yapmak istersiniz :D


Kitap Ayracı Yapmak İçin Malzemeler
1 tane kalın beyaz karton
1 tane yapıştırıcı prit
İstediğiniz renkte bol miktarda kurdele
İstediğiniz desenlerin bilgisayar çıktısı
Makas

Malzemelerimiz bunlar.Ben öncelikle beğendiğim desenleri flsah diskime attım.Evde yazıcım olmadığı için kırtasiyeden renkli çıktısını aldım.Ama tüm desenlerden veya resimlerden 2 tane olmasına dikkat edin.Çünkü ön-arka aynı olmalı.Bunları güzelce yapıştırdım ve kestim.Sonra delgeç ile delip resimlere,desenlere uygun tonlarda kurdele keserek bağladım.Genelde kurdelelerimde pembe,mint yeşili,mavi ve kırmızı renkler kullandım.
İşte sonuçlar :)Ben ortaya çıkan sonuçtan çok memnun kaldım.Hepsini severek kullanacağım.Hatta seçerken zorlanacağım sanırım :)Umarım sizler de beğenir ve yapmayı denersiniz :)





Bunlar da www.ilknokta.com sitesinde kitap alışverişi yaptığımda bana gönderilen ayraçlarım :)


Bunlar da Samsun D&R'dan Satın aldığım 3D ayraçlarım :)


Bunlar da başka yerden aldığım ayraçlarım :)4.sıradaki Mısır'lı çok sevdiğim arkadaşım Marwa'nın doğum günü hediyesi.Üstünde hiyoroglif yazısı ile adım yazıyor :)9.sıradaki en yakın arkadaşım Reyyoşumun hediyesi.En sondaki şirin olan da yine çok sevdiğim arkadaşım Nazif'nin hediyesi :)



İşte bunlar benim sahip olduğum 43 tane kitap ayracım :) Şimdilik benden bu kadar.
Sevgileerrr :))

10 Haziran 2012 Pazar

Roma Tatili-Audrey Hepburn-Gregory Peck

Selamlaaarrr :))
Dışarıda felaket bir sıcak var bugün.Çıkıp gezmek imkansız.Ben de bugünü serin serin evimde kitaplarla ve filmlerle geçireyim dedim.Dün Samsun'a gittiğimde Audrey Hepburn'un Roma Tatili adlı filmini aldım.Zaten Audrey Hepburn'u çok severim.Onu ilk Tifanny'de Kahvaltı filmiyle tanımıştım.İzlerken yüzümde hep kocaman gülümseme olduğunu fark ettim.Eh tavsiyem ya internetten izleyin veya benim gibi dvdsini alıp izleyin.Ama izleyin :)


Yönetmen:William Wyler
Oyuncular:Gregory Peck, Audrey Hepburn, Eddie Albert devamı...
Tür:Komedi, Dram, Romantik
Ülke:ABD


Özet & detaylar

İsmi belirtilmese de İngiltere olduğu aşikar bir ülkenin prensesi olan Ann, maiyetiyle birlikte çıktığı uzun Avrupa turu esnasında Roma’ya gelir. Kariyerinin henüz başındaki çiçeği burnunda Audrey Hepburn’ün hayat verdiği genç prenses, mecburen tabi olduğu tüm protokollerden, sosyal rollerden ve süs köpeği gibi davranılmaktan son derece sıkılmış ve hayattan bezmiş durumdadır. Nihayetinde o, altın kafesteki bir bülbüldür. Bir akşam, isyan ettiğinde sakinleşmesi için saray doktoru tarafından önerilip, nedimesi tarafından verilen bir sakinleştirici ilacı içtikten sonra, uyumak yerine kaçıp, şehirde küçük bir tur atmaya karar verir. Kaderin bir oyunu sonucu ilaç etkisini, genç, güzel ve tecrübesiz prenses şehre inmeyi başardığında gösterir.

Bir bankta sızan Ann’ın yolu, şehrin kötü şöhretli ve çulsuz paparazzilerinden biri olan fırsatçı Joe Bradley ile kesişir. Aslında naif biri olan, Gregory Peck’in canlandırdığı yakışıklı gazeteci, sarhoş sandığı genç kadını gayet asil duygularla, sokakta kalmaması için kendi evine getirmek zorunda kaldığında, hayatının 'atlatma haber'inin de ayağına geldiğinden habersizdir.

Ertesi sabah Ann, gerçek kimliğini gizler. Tüm şehir genç prensesi aramaya başladığında, geç de olsa gerçeğin farkına varan ama durumu genç kadına çaktırmayan Bradley, yakın dostu ve anasının gözü bir foto-muhabir olan Irving ile birlikte bir plan yapar: halkın arasına karışıp sıradan bir insan olmanın keyfini çıkartmak isteyen Ann’a, Roma’yı gezdirecek, bol bol fotoğraf çekecek ve Avrupa’nın en erişilmez şahsiyetlerinden biriyle, ona farkettirmeden müthiş bir röportaj yapmış olacaklardır. Böylece Joe, müthiş hikayesi sayesinde memleketi Amerika’ya dönebilecektir. Plan işlemeye başlar. Ama naif ve güzel prenses ile yakışıklı gazeteci arasında gelişecek olan elektrik, kimsenin planında yoktur!

İlk başta klişe gibi görünen bir öyküye sahip bu film, William Wyler’ın yönetiminde ve iki müthiş başrol oyuncusunun unutulmaz performanslarıyla klasikler arasına girmeş ve 3 Oscar ödülünün de sahibi olmuştur. O zamana dek adı duyulmamış olan Audrey Hepburn, prenses Ann rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Oscarı’na uzanırken, bir anda tüm dünya tarafından hayran olunan uluslararası bir yıldıza dönüşmüştür.

9 Haziran 2012 Cumartesi

Tatilimin İlk Günü 1 Film Ve 2 Kitap :)

Herkese merhabaaaa...
Dün epey hüzünlü bir günün ardından bugün kendimi Samsun'a attım.Önceliğim kısa zaman önce okuduğum Pamuk Prenses ve Avcı adlı kitabın filmini izlemek oldu.Filmi gerçekten çok beğendim.Çünkü fanstastik filmleri çok ama çok severim.Kristen Stewart prenses olarak,Charlize Theron kötü kalpli kraliçe olarak çok iyiydiler.Özellikle Theron'a kötü roller çok yakışıyor ve bence rolün hakkını veriyor.Ay bu arada şunu söylemeden geçemeyeceğim avcımız çok ama çok karizmatikti.En çok onunla olan sahneleri gözlerimi pörtleterek izledim diyebilirim :D Bana göre filmin tek eksi yönü türkçe dublaj olmasıydı.Belki başka yerde veya başka şehirde izlemiş olsaydım böyle olmayabilirdi.Ben genelde yabancı filmleri orijinal dillerinde izlemeyi seviyorum.Hele de ingilizce ise.Zira dilimi geliştirmemde bana çok fazla katkısı oluyor.Film alırken bile dvd almaya dikkat ederim ki orijinal izleyebileyim.Neyse gelelim filmden birkaç kareye ve detaylarına...



PAMUK PRENSES VE AVCI

Vizyon tarihi:1 Haziran 2012 (2s 7dk)
Yönetmen:Rupert Sanders
Oyuncular:Kristen Stewart, Chris Hemsworth, Charlize Theron devamı...
Tür:Fantastik, Aksiyon, Macera
Ülke:ABD


Özet & detaylar

Kötü kalpli kraliçe (Charlize Theron) sonsuz güç için yeryüzünde kendisinden daha güzel olan tek kişiyi, Pamuk Prensesi (Kristen Stewart) ortadan kaldırmak için yetenekli avcıyı (Chris Hemsworth) zorla görevlendirir. Fakat Pamuk Prensesin insanlığı karanlıktan kurtaracak güce ve seçilmişliğe haiz olduğunun farkında değildir. Kendisini öldürmeyen Avcı'dan savaş sanatı eğitimi alan prenses şimdi halkını karanlıktan kurtarmak için mücadele eder.
Alice Harikalar Diyarında filminin yapımcısı Joe Roth'un da yapımcıları arasında yer aldığı film Pamuk Prenses masalını fantastik bir boyuta taşıyor. Ödüllü reklam filmi yönetmeni Rupert Sanders'ın ilk sinema filmi olan yapımın senaryosunda ise Hossein Amini ve Evan Daugherty'nin imzası var.






Gelelim bitirdiğim 2 kitaba...
Bugünlerde elimde Dostoyevski'nin Yeraltından Notları ve Murathan Mungan'nın Aşkın Cep Defteri adlı kitapları vardı.İkisini aynı zamanda okumak o kadar farklı bir duyguydu ki...


Yeraltından Notlar Dostoyevski'nin iç dünyasını aktardığı bir kitaptı.Söz konusu Dostoyevski oldu mu öncelikle elime almaya biraz çekindim.Çünkü kendisinin dili bana göre biraz ağır gibi.Ama bu kitabı çok sevdim.Elimde okurken akıp gitti sayfalar sanki..

ARKA KAPAK
Yerin altında akıl-eylem-erdem ilişkisini sorgulayan bir insan için yerin üstünde, yani modern dünyada gezinen adımlar ne ifade eder? Modern dünyanın dayatmalarına karşı kişinin yalnızlığı bilinçli bir tercih mi yoksa bir yenilgi midir? Ya da gerçekten yerin altında olan kimdir?Gerçek dünyadan kendini soyutlamış bir kişinin iç çatışmalannı ve hezeyanlarını konu alan "Yer altından Notlar"da Dostoyevski, bu soruları cevaplayarak varoluşun temellerine iner ve bireye yönelik psikososyal tahlillerde bulunur. Dostoyevski okumalarının "olmazsa olmaz"larından kabul edilen bu çok önemli romanda yazann daha sonra yazdığı tüm büyük romanların ipuçlarını bulacaksınız.

Sırada 2.kitabımızı anlatmaya geldi...


Aşkın Cep Defteri de uzun zaman önce aldığım bir kitaptı.Murathan Mungan'ı severim.Şiirleri,romanları çok hoşuma gider.Bu kitabını da sevdim.Bize değişik açılardan aşkı ve aşk hallerini anlatıyor.Altını çizdiğim çok cümle oldu.Ama neredeyse kitabın tamamını yazmak zorunda kalacağım ve detay vereceğim için yazmıyorum.Tavsiyem okumanız :)

ARKA KAPAK
Murathan Mungan'ın yeni kitabı çok ilgi görecek. "Yazınca da Geçmiyor", "Kedi Kapısı", "Fal Metinleri", "Bende Kalanlar" ve "Aşkın Cep Defteri" başlıklı beş bölümden oluşan ve bilinen edebi türlerden birine kolay dahil edilemeyecek olan kitapta şiir, öykü, metin ve aforizmalar yer alıyor. Bir deftere yazılabilecek şeyler...
Aşk her zaman ardında okunacak bir şeyler bırakır.

Eveeett benden şimdilik bu kadar :) Herkese iyi akşamlar ve şimdiden mutlu pazarlar :))

8 Haziran 2012 Cuma

Hoşçakalın Canım Papatyalarım :(

Tekrar Merhaba...
Bugün benim için bir yandan mutlu ama daha çok hüzünlü bir gündü...Malum bugün 2011-2012 eğitim öğretim yılı sona erdi.Ben de 2 yıldır benimle olan kuzucuklarıma bugün karnelerini verdim ve kucaklaşarak koklaşarak günümüzü sonlandırdık.Şuan bile yazarken hala boğazım düğümleniyor ve gözlerimde yaşlar birikti...Neyse..
Yıl sonu gösterimize milli eğitim müdürümüz ve kaykamamımız katılamamıştı.Bugün onlar da okula geldiler ve onlara küçük gösteriler sergiledik.Öncesinde de mis gibi bir kahvaltı yaptık.Artık son kahvaltımızdı bu...Sonrasında oyunlar oynadık,televizyon izledik.Onlara son kez hikaye okudum.Biraz da resim yaptık.Sonra son kez öğle yemeği yedik beraber.Ve veda vakti geldi...Karnelerini alan çocuklarım ve aileleri ile vedalaştık..Kuzucuklarımı hiçbir zaman unutmayacağım.Onlar 2 yıldır benimle beraberdi.Hatta içlerinden bir tanesi ile 3 yılımız geçti.Tabiki yenileri gelecek.Daha çok çocuk tanıyacağım.Ama onlar farklıydı.3 yıldır bu meslekteyim ve ben birçok şeyi de bu yıl onlarla öğrendim.İlk mezunlarım oldu onlar...
Papatyalarım sizi hiçbir zaman unutmayacağım.Dilerim sizlerin de akıllarında irem öğretmen olarak kalırım..Sizi çok seviyorum.

PAZARTESİ GÜNÜ YAPTIĞIMIZ MEZUNİYET PROGRAMINDAN BİRKAÇ KARE




BUGÜNKÜ KARNE GÜNÜMÜZDEN BİRKAÇ KARE







Ayrıca 2 tane düşünceli velimden de bana hediye gelmişti.Aslında hiç gerek yoktu ama işte onlar çok kibar insanlar.Onlara tekrar teşekkür ediyorum buradan.Çeyizim en değerli parçalarından olacak bunlar :)



Bu güzel gömleği de her zaman zevkle giyicem :)


Son olarak benim ilk amirim olan müdürüm Seçim Bey de bu yıl başka okula tayin olup gidiyor ve bizler inanılmaz üzülüyoruz...Keşke hep beraber çalışabilseydik.Onu da hiçbir zaman unutmayacağım.Dilerim bir gün yeniden çalışma imkanımız olur.

Herkese keyifli bir haftasonu diliyorum...

İçimizdeki Ses



Sevgili Deeptone benim mimleri sevdiği çok iyi biliyor ve hemen beni de mimliyor sağolsun :) Teşekkür ederim Deeptone :) Hemmmeeennn başlıyorum.Bakalım neler dökülecek benden...

Hani derler ya bir ben var ki benden içeri.İşte aynen öyleyim.Kafamdaki ses,içimdeki ses hiç susmaz.Film izlerken,kitap okurken,gezerken,yürürken,yazarken hep kafam doludur.Sadece bir noktaya odaklanamıyorum.Sanırım bu bana meslediğimin verdiği bir durum.Durup sadece bir çocukla veya bir işle ilgilenemiyorum doğal olarak.
Ama iç sesi,kafa sesi her zaman bana yol gösterdi.Ne zaman iç sesimi dinlersem hep sonuç daha güzel oldu.Bu arkadaşlıklarımda,sağlığımda ve iş hayatımda da böyle gelişti.Ve neticede ben de memnunum.Bence her insan var olan iç sesini dinlesin.Zira kola kolay yanılgıya düşmez diye düşünüyorum.Fakat sevgili iç sesimden tek ricam var: Bari ben uyurken biraz mola ver ve sen de dinlen :)
Herkese sevgiler...

Mimlediklerime gelince

Gülşah,Gonca,Beyaz Kitaplık,Darla ve başka kim seviyorsa cevaplayabilir :)

6 Haziran 2012 Çarşamba

Uçurtma Avcısı-Khaled Hosseini

Herkese iyi geceler...
Birkaç dakika önce bu güzel kitabı bitirdim ve resmen gözyaşlarıma engel olamadım,içim ezildi.Bu nasıl bir kurgu,nasıl olaylar ve nasıl bir kalem..Sanırım uzun süre bu kitabın etkisinde kalacağım...Hayatım boyunca Hasan ve Emir'i unutmayacağım.Bu kitaba dair söylenecek başka sözüm yok.Bir an önce alıp okuyun derim.Eğer hala okumadıysanız...



ARKA KAPAK
Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur. Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California'ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan'ın hatırasından kopamaz. Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları... Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor. Uçurtma Avcısı'nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...

4 Haziran 2012 Pazartesi

Göz Görmezse Katlanır. Ama Gönül Katlanamaz



Johnny Depp'i çok severim.Ve geçen gün elime söylediği güzel bir sözü ve fotoğrafı geçti.Sizlerle paylaşmadan edemedim.Ne demiş kendisi bir de ben dile getireyim.
"Görmek istemediğiniz şeylere gözlerinizi kapatabilirsiniz.Ama kalbinizi hissetmesini istemediğin şeylere kapatamazsınız"
Doğru değil mi ama? Ben tamamen bu söz katılıyorum.Çevremizde o kadar çok şeyler oluyor ki..Hele de bu son günlerde gündeme gelen tartışmalar,konular..İster istemez ya tv izlemeyerek yada kanalları değiştirerek veya son günlerde gazete okumayı erteleyerek gözlerimiz kapatmaya uğraşıyorum.Hiç istemesem de..Ama gel gör ki kalbim inanılmaz kin ve nefretle dolu son günlerdeki konulara.Bir kadın olarak susmak istemiyorum.En azından buradan biraz konuşmak istedim.
Son zamanlarda da zaten kafam karışık,içim hüzünlü,başım ağrılı...Galiba artık tatile ihtiyacım var.Biraz kendimle olabileceğim,kafamı dinleyip huzur bulabileceğim,dost muhabbeti edeceğim...
Dilerim herkes bu yaz kendi düşlediği tatile kavuşur,huzur bulur,ülkemizde bu saçma konular kapanır.Ve dilerim ki görmek ve hissetmek istemeyeceğimiz şeyler kolay kolay olmaz :)

3 Haziran 2012 Pazar

Lanetli-Pc Cast

Herkese güzel pazarlar :)
Bu sabah Lanetli adlı kitabı bitirmiş bulunmaktayım.Aslında pazar günlerinden nefret ediyorum.Çünkü bana çok sıkıcı gelir.Ama aksi gibi Aslan burcunun da uğurlu günü pazarmış.Sanırım benim için tek uğuru mutlaka bir kitabımı bitiriyor olmam veya güzel bir film izlemiş olmamdır.
Neyse gelelim kitabımıza.Kitabımız 8 tane vampir hikayesinden oluşmakta.Bilen bilir fanstastik kitaplara bayılırım.Özellikle de vampir,kurtadam filan varsa :D Bu kitabımız da akıcı bir dile sahipti.Beni çok tatmin etti mi? Elbetteki hayır.Ama yine de okunabilir türden.Ayrıca editörü de Geceevi Serisinin yazarlarından Pc Cast.Bu anne-kızı seviyorum.Eğer benim gibi fantastik kitapları ve vampirleri seviyorsanız bu seriyi de inceleyin derim.

http://www.houseofnightseries.com/

Herkese güzel bir hafta diliyorum :)


ARKA KAPAK
LANETLİ P.C. CAST EĞER ÖLÜMSÜZSEN AŞK DA ÖLÜMSÜZLEŞİR “Benimle gelin, olur mu? Haydi, tekrar ölümsüzlerin dünyasına geçelim. Bu kitaptaki muhteşem yazarların hikâyelerinin çeşitliliği ve zenginliği karşısında gözlerim kamaştı. Rachel Caine’in Morganville’ini ziyaret etmek her zaman bir zevktir ve Tanith Lee’nin eşsiz sesinin büyüsüyle baştan çıkarılmak büyük bir hazdır. Vampirlerin üç intikam tanrıçası tarafından yaratıldığı Kristin Cast’ın dünyasına gülümseyerek, hem tatmin olmuş bir okuyucu hem de kızıyla gurur duyan bir anne oldum. Claudia Gray’in İç Savaş öncesi hikâyesinin son kısmı beni neşelendirdi. “Lanetli Aşk”ta Cynthia Leitich Smith’in olağanüstü hikâyesinden zevkle karışık bir şaşkınlık duydum. Richelle Mead’in “Mavi Ay”ı nefesimi kesti. Nancy Holder’ın kıyamet sonrası görüşü beni vahşi, ürkütücü bir geziye çıkardı ve Rachel Vincent’ın vampir sireni efsanelerimize hoş bir katkı oldu. Bu sayfalardaki sihri okurken bana eşlik etmeniz için sizi davet ediyorum. Hep birlikte vampirlerin cazibesiyle hiptonize olacağız ve böylece geçici bir süre için bile olsa bir parça ölümsüzlüğe ulaşacağız.”