17 Şubat 2013 Pazar

3 Film 1 Kitap Bu Hafta Sonu Böyle Geçti :)

Herkese selamlar...
Kendimi bu aralar filmlere ve kitaplara fazlasıyla vermiş bulunmaktayım.Hatta kitapsız ve filmsiz geçirdiğim her anı kayıp saydım,erken saatlerde uykum geldiği için ağlayacak halde geldim.O derece düşünün..
Okulumuzda görevli Sinan Bey bana "İrem Hocam şimdiye kadar okuduğunuz kitap sayısı 1000i bulmuş olabilir mi acaba?" diye bir soru yöneltti ve ben de bulmuştur dedim kendimden emin bir halde.O da kitap okuyan kişinin bir süre sonra akıl sağlığını yitirmeye hatta delirme raddesine gelebileceğine dair kısa bir konuşma yaptı.Ben tabi dinlermiş gibi yapıp hı hı diyerek geçiştirdim.Bir gün delireceksem eğer bu kitaplardan dolayı olsun hiç sıkıntı değil.Kendisine de aynen bu cevabı verdim zaten.
Gelelim filmlere...

Cuma akşamı blogger arkadaşım Mustafa'ya danıştım ve birkaç film önerisi aldım.The Fall-Düşüş onun bir önerisiydi bana ve oldukça ilginç bir filmdi.Savaş zamanı hastanede yatan bir hastanın küçük bir kız çocuğuna anlattığı hikayelerden yola çıkılarak akan bir filmdi.İzlerken ne olacak diye merakla izledim açıkçası.Tavsiye ederim.Ayrıca buradan sevgili Mustafa'ya da teşekkür ederim.En kısa zamanda diğer filmleri de izleyeceğim :)

Dün akşam da uzun zamandır aklımda olan Annie Hall'ı izledim.İlk kez bir Woody Allen filmi izlemiş oldum böylelikle.Film bize bir aşkı anlatıyor.Ama aşkı  anlatış şekli bildiğimiz bir anlatış değil.Farklıydı.Böyle sanki o an spontane yaşanıyormuş da canlandırıyorlarmış gibi bir havası vardı pek hoşuma gitti :) İzleyiniz derim ben :)

Son filmi de bu akşam izledim.Biteli sadece 10 dakika oluyor.Tamamı siyah beyaz bir atmosfer.Sadece belirli yerlerde sarı ve kırmızı görebiliyorsunuz.Filmde ne ararsanız var.Aşk,suç,ihanet..Bir kere kan gövdeyi götürmekte.Bu yönden biraz midem kalktı ama dayandım.Ama erkekler aşkları için her şeyi göze aldılar bu yönden de bayıldım diyebilirim.Filmin 2.si de var.Hatta bu yıl 3.sü de çıkacakmış.2.yi yakın bir zamanda izlerim sanırım.3.süne sinemada gider miyim bilemiyorum.İzlemeyenleriniz varsa hala ben gibi izleyin derim.

Eveeettt yine bir irem geleneğine geldik.Pazar günleri genelde bir kitabım bitmiş olur.Bu pazar biten kitabım Aslı Erdoğan'dan..Mucizevi Mandarin.Kitabı ne zamandır okumak istiyordum.Kendisine cuma günü kavuştum ve ilk günde 50 sayfa birden okudum.Hemn sizi içine alan,içten bir kitap.Yazarın kendi hayatından kesitler içeren bir kitap.Aşk,yaşam,hüzün..Her şey var..Aslı Erdoğan'ı ilk olarak Kabuk Adam adlı kitabıyla tanımıştım.Hatta yazısı blogumda mevcuttur.Elimde Aslı Erdoğan'ın Kırmızı Pelerinli Kent ve Bir Delinin Güncesi adlı 2 kitabı daha var ve onları da hemen okuyup bitirmeyi planlıyorum.Bittiğinde sizlerle paylaşacağım.Bu kitabı okuyunuz efendim.Eminim ki sizler de sevecek ve içindeki çarpıcı cümleleri bulacaksınız.
Herkese keyifli ve güzel bir hafta diliyorum.

ARKA KAPAK
Dünya okurlarınca "geleceğe kalacak elli yazar" arasında sayılan Aslı Erdoğan'ın ilk öykü kitabı: Mucizevi Mandarin. Yalnızca Türkçe'de değil çevrildiği yabancı dillerde de aynı ilgiyi uyandırmış bir kitap. Hoyratlığın karşısındaki ince ve güçlü bir direnç... "Yaşlı ve çirkin bir mandarin, karşılığını parayla ödeyeceği zevk gecesi için olağanüstü güzel, ama taş kalpli bir fahişeye gitmiş. Sabaha karşı, yaşlı adamın uykuya dalmasını fırsat bilen genç kadın, soyguncu dostlarını çağırmış. Ne var ki mandarin, tilki uykusundan fırladığı gibi olanca gücüyle karşı koymaya, dövüşmeye başlamış. Haydutlar hem kalabalık, hem de işinin ehliymiş. onu kolayca köşeye sıkıştırmışlar. Ancak ne kadar vururlarsa vursunlar, bu zayıf, çirkin bedende yara açılmadığını, can alıcı darbelerin iz bırakmadığını görmüşler. Bıçaklarını, kılıçlarını çekmişler, ama en keskin bıçak, en acımasız kılıç bile mandarine hiçbir şey yapamıyormuş. Sonunda korkup kaçmışlar. Dövüşü izleyen kadın, yaşlı adamın mucizevi gücünden etkilenmiş, bir kez daha, bu sefer aşk adına sevişmek istemiş. Onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış. Gelgelelim güzel kadının her donuşunda mandarinin bedeninde yeni bir yara beliriyormuş, dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı yaralarmış bunlar. İçten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar. Sonunda mandarin kanlar içinde kadının kollarında yığılmış, ölmüş. Bir zamanlar izlediğim Mucizevi Mandarin adındaki bir balenin, eski Çin efsanelerinden alınma öyküsünü, ilk sevişmemizden hemen sonra Sergio'ya anlatmıştım. Nedense anlattıklarımdan pek hoşlanmadı, ama bu öykü benim en sevdiklerimden biridir.






3 yorum:

  1. Sin City'yi izlemediğini bilmiyordum. O da en iyi çizgi roman uyarlamalarından birisidir gözümde. Hatta direkt çizgi roman da diyebilirim film hali için, öyle acayip bir başarı söz konusu.

    Bunu beğendiysen ve henüz izlemediysen animasyon bir film var: Mary and Max. Biraz kendime vazife çıkarmış gibi oldum ama dayanamadım. Bence kesin çok beğeneceksin (ya da beğenmişsindir) diye düşünüyorum. :)

    YanıtlaSil
  2. Hafta sonun baya yoğun geçmiş :) Filmler kitap :)
    Ne güzel vakit ayırabilmen :)
    Bu arada izlediğin filmlerden izlemediğim var bende yorumlarına bakarak izlemeye karar verdim :)
    Nedense ben of bi türlü Sin City' sevemedim izledim kaç kere yok sevemedim :(
    Mutlu haftalarr :)

    YanıtlaSil
  3. erdoğan iyidir ya seviyorum ben kendisini:)Bütün kitaplarını da edinicem bir gün söz:))

    YanıtlaSil