1 Eylül 2015 Salı

1000 Nokta İkonlar


Tekrar merhabalar :)
Bugün sizlere ikinci kez yazıyorum.Yaklaşık 4-5 gündür uğraştığım çok zevkli  bir etkinlikten bahsetmek istiyorum.Belki birçoğunuz zaten biliyorsunuzdur da bir de benden dinleyin :P
Evet adı üzerinde 1000 nokta ikonlar.Tam tamına 1000 adet noktayı sırayla birleştiriyorsunuz ve ortaya ikonlardan biri çıkıveriyor.Siz de yaoarken çok zevk alıyorsunuz,duvara asınca da çok hoş duruyor.
İlk gördüğümde ay bu da yapılır mı yaa delirmiş bu insanlar demiştim.Uzun süre de almaktan kaçınmıştım.Ama baktım ki sosyal medyada çok fanları var ve harika işler çıkınca ortaya daha fazla dayanamadım.Eve geldiğinde de bir süre elime almadım.Ama bir akşam çok sıkılınca farklı bir şey arayınca elime aldım ve olay tamamdı.
Hadi bakalım ben neler çizmişim? :)


İlk nokta birleştirmemde ortaya Audrey Hepburn çıktı.Takip ettiğim başka bir arkadaşımda bu şekilde çizmiş olduğunu görünce ben de başlangıç olarak Audrey'den başlamalıyım dedim.Gerçekten kafanızı kaldırmadan hafif bir müzikle inanılmaz güzel zevkle yapılan bir etkinlik.Ben çizdikten sonra yanına o kişiden beğendiğim bir sözü ingilizce olarak yazıyorum.Takip ettiğim arkadaşımdan görmüştüm bu fikri ve çok hoşuma gitti doğrusu :)


İkinci olarak büyük aşkım Shakespeare'i seçtim.Noktalar sürekli birbiriyle gidişli gelişli olduğu için sanırım en rahat onu çizebildim.Uzaktan bakınca noktalarla değil de ciddi ciddi kendim çizmişim gibi durmuyor mu? :D


Kitabın kapağında da Marilyn Monroe'yu görmüşsünüzdür zaten.Üçüncü olarak da onu çizdim.Gelin görün ki beni en çok uğraştıran da bu oldu.Rakamları kaybetmeye görün.Bulmak 1-2 dakika alabiliyor bazen.Ama yine de çookkkk zevkli :D


Elvis Presleysiz bir ikonlae kitabı olur mu? Oh yooo tabi ki :) Kitabı eğer alırsanız sayfayı açtığınızda karşınıza ilk Elvis çıkacak ve birçok noktayı önceden birleştirilmiş göreceksiniz.Bu da ilk başta korkanlar için güzel bir rehber diye düşünüyorum.Dün son olarak Kralı yaparak gözlerimin canına epey okumuş oldum :D


Vincent Van Gogh aslında isteyerek seçtiğim bir nokta etkinliği olmadı.Hadi dedim bu kez rastgele çizeyim ortaya kim çıkacak.Bir baktım o.Sonra Beneditch Comberbacth (nam-ı diğer Sherlock'umuz) 'un başrolünü oynadığı "Painted With Words/Kelimelerle Resim" adlı filmi geldi.Bu akşam bu çizimin şerefine o filmi izleyeceğim.Tabi ki konumuzun Beneditch ile hiçbir alakası yok :P


Bugün son olarak Charlie Chaplin'i noktalarla birleştirip çizmiş oldum.Daha başka yapar mıyım bilemiyorum bugünlük ama aşırı derecede severek yapıyorum orası ayrı :)


  Kitabın en arka sayfasını açtığınızda ikonların isimlerini ve bitince nasıl göründüklerini gösteren bir çizelge bulacaksınız.Aslında olmasa sürpriz olsaydı daha güzel olurdu diye düşünüyorum.


Ayrıca 1000 nokta olarak şehirler,hayvanlar ve başyapıtlar da yakın zamanda Domingo Yayın'dan çıkacak.Hatta Başyapıtlar çıkmış bile.Yazımı bitirir bitirmez sipariş vereceğim.


                                                
İşte gördüğünüz gibi.İlkokula giden bir evladınız varsa veya bu etkinlikte size eşlik edebilecek biri daha da zevkli olur diye düşünüyorum.Ben yalnız yapıyorum.Haa bu arada çizerken Faber Castell asetat kalemi (cd kalemi olarak da sorabilirsiniz) kullanıyorum.Çok kalın ve soluk bir kalem olmaması lazım.Bu nedenle S uçlu tercih ederseniz,ve kurşun kalemden kaçınızsanız çok güzel görüneceklerdir.Kurşun kalem soluk duruyor çünkü :)
Şimdilik benden bu kadar hoşçakalın :))

Kimberley Freeman-Kır Çiçeği Tepesi


Herkese merhaba
bu sefer uzun bir ara vermeden yeni yazıyla karşınızdayım.Ayrıca yine siz bu yazıyı okurken ben yeni bir tane daha yazıyor olacağım şimdiden duymuş olun :)
En son Kafka'dan Bütün Öykülerini okumuştum.Haliyle beynim biraz yorulunca ben de çerezlik bir kitap okuyayım dedim ve arkadaşım Seda'nın doğum günü hediyesi Kır Çiçeği Tepesi adlı kitabı seçtim.
Kitap arkadya yayınlarından çıkan bir kitap.Arkadya yayınlarını Sarah Jio okuyanlar iyi bilir kapak tasarımları harikadır.Ve içlerinde daima ayraçları da olur ki bu en sevdiğim şeylerden biri.
Kitaba gelince 3 gün içinde kolayca okuduğum akıcı bir kitap.Tarzı Sarah Jio'nun tarzına çok benziyor sanki.Hem geçmiş hem gelecek harmanlanmış.Kalp kırıklıkları,hüzün,aşk hepsi bir arada.
Okurken çok kolay aktı gitti.Bana kalırsa bu kitabın devamı gelecek gibi.Umarım da gelir böyle havada kalmaz.Film olarak da sinemaya aktarılsa fena da olmaz hani :P
Havanın sıcak olduğu şu günlerde çerezlik bir kitap arayanlara uzun süre bu kitabı tavsiye edeceğim sanırım.Şimdiden keyifli okumalar.

ARKA KAPAK
Bazen kader, hayatımızdaki kişilerle sınar bizi.
Ki hayaller bu sınavı geçmek için yeterli değildir...

1929 yılında Glasgow'da yaşayan genç, güzel Beattie'nin büyük hayalleri vardır, ta ki evli sevgilisi Henry'den hamile kalana kadar... Çocuğunu evlatlık vermek üzere dünyaya getirmeden hemen önce Henry karısını terk edip Beattie ile birlikte Londra'ya kaçmaya karar verir. Orada kendilerine yeni bir hayat kuracaklardır.

Tam seksen sene sonra kader, Beattie'nin torunu Emma'ya oyununu oynayacaktır. Ünlü bir balerin olan Emma, geçirdiği sakatlık nedeniyle kariyerinden vazgeçerek aile bağlarının olduğu Avustralya'ya dönmek zorunda kalır. Büyükannesinden ona kalan çiftliğe vardığında, tek amacı oradaki eşyaları düzenlemektir. Ancak dört bir tarafı sararmış fotoğraflar ve eski mektuplarla çevrili olan Emma, geçmişin tozlu sayfalarında kalan bir aile sırrını çözmeye çalışırken bulur kendini. Emma attığı her adımda büyükannesiyle kaderlerinin nasıl da bir örüldüğünü keşfedecektir.

Kır Çiçeği Tepesi, yalnızca iki kadının hikâyesini barındıran yürek burkan bir roman değil, ayrıca insanın elindeki gücü ve bu gücü keşfettiğinde neler yapabileceğini ortaya koyan bir başyapıt.

"Romanın gücü, Freeman'ın oluşturduğu karakterlerin yanı sıra aşk, nefret ve utancı nasıl işlediğine de dayanıyor. Hem Beattie hem Emma kendilerini yeni bir hayata başlarken buluyor. Okuyucuları kâh neşelendiren kâh üzen de bu kadınların hikâyesidir."
-Publishers Weekly-
(Tanıtım Bülteninden)

23 Ağustos 2015 Pazar

Memleketim Ordu'da Favori Mekan Gesto Cafe

Tekrar merhabalar :) Bu akşamın ikinci yazısı Meleketim Ordu'da bu gidişimde çok beğendiğim bir mekan hakkında olacak.Evet ilk defa bir mekanı size anlatmaya çalışacağım umarım iyi bir yazı yazmayı başarabilirim.Kısacık bir dipnot da gireyim fotoğrafların birçoğu alıntıdır.Kendim ne yazık ki çekim yapmadım hep mekandan çıkınca veya tabağım bitince aklıma geldiği için beni affedin.O halde başlayayım.




Mekanımızın ismi Gesto. Ordu'da güzel sahilimizde yürürken hemen görebileceğiniz yol üzerinde.Hem dışarıda oturabiliyorsunuz hem de içeride.Seçim size kalmış.Ben ilk olarak buraya 2014 aralık ayında can arkadaşım seda ile gelmiştim.Seni oraya götüreyim yemekleri çok güzel oluyor dedi.Gittim,gördüm ve yedim.Hem hizmeti hem lezzeti hem de ortamı çok güzeldi.Kelime anlamıyla tıka basa doymuş olarak kalkıyorsunuz.Aksi söz konusu değil.Ayrıca hizmet olsun hijyen olsun gerçekten çok iyi.

Bu gördüğünüz fotoğraf da mekanın iç kısmı.Her zaman sakin müzikler çalıyor.Hani elinize bir kitap alıp rahatlıkla okuyabilirsiniz.Sakin ve nezih bir ortam.Biz genelde arkadaşlarımla da kuzenlerimle de geldiğimizde üçüncü tablonun olduğu masada oturuyorduk.Kışın gittiğimizde sıcaktı bu mevsim  için de serinliği harikaydı.
Ben aralık ayında geldiğimde köfte yemiştim sanırım çok net hatırlamıyorum ama oldukça doyurucu bir tabaktı.Sunumsa bir o kadar güzel.Şimdi sizlere birkaç örnek de sunumlardan göstermek istiyorum.Yine söylüyorum fotoğraflar alıntıdır :)


Bu menüyü teyzem denemiş ve çok beğenmişti.Izgara diyet tavuktu ismi sanırım.Diyet yapanlar tercih ediyormuş.Bundan sonra gelişimde hep bu tabaktan yemem lazım





Deluxe et şiş henüz denemedim ama benim gibi etobur bir insansanız tam size göre nefis görünmüyor mu zaten?




Burada en çok sevdiğim şey oldu sanırım köri soslu tavuk.Her gelişimde bu tabağı yedim.Gerçi bu benim tabağım değil ama her defasında bu lezzeti tercih ettim. Ah bir de Fungi Pizza tabi Ordu'ya geldiğim ilk gün yediğim pizzaydı tek kelimeyle enfesti...




Ahhh işte bu fotoğraf tamamen bana ait gördüğünüz gibi o kişi benim :D
Seda ile doğum günümü kutlamaya geldiğimizde bana sufle ısmarlamış ve üzerine de 3 tane mum koydurmuş canım benim sağolsun :D Zaten oldum olası sufleye hayranım.Burada yediğim sufleyle bu daha da katlanmış oldu.Üstelik yanında da dondurma vardı.Tabi sufle varken dondurmayla arası hiç olmayan ben daha ona bakar mı? Tabiki de hayır.Sonuç olarak Ordu dönüşü şuan tartıya çıkmaya çok korkuyorum.Neyse :P

İşte sizlere yukarıda yazdığım ve daha böylesi birçok leziz yemek Gesto'da beklemekte. Yakın zamanda masalara mekana gelen müşterilerin görüşlerini fikirlerini almak için anketler de ekleyecekler.Ve emin olun ki bu görüşleri,görüşleri dikkate alacaklar.Aynı zamanda yemeklerini,içeceğinizi yada tatlınızı beklerken masa kenarlarında dergiler de yer almakta.Böylece sıkılmıyorsunuz yalnız gitseniz de.
Şimdilik benden bu kadar.Ordu'ya yolunuz düşerse veya Ordu'da yaşıyorsanız bir deneyin derim.Pişman olmayacaksınız.
Eğer yeni yerler de keşfedersem bunu yine sizlerle paylaşacağım hoşçakalınn :))

Website:http://www.gestocafe.com/
Facebook:https://www.facebook.com/gesto.ordu
Twitter:  https://twitter.com/GestoOrdu
İnstagram: Gestoordu

Adres: Düz mahalle Atatürk Bulvarı  No:72/A ORDU
Telefon: 0452 222 11 00
Mail: gestocafe@gmail.com










Franz Kafka-Bütün Öyküler

Herkese uzundan da uzun upuzuuuunnn aranın ardından en kocamanından merhabaaaaa diyorum :)
Bugün memleketim Ordu'dan dönüşte nereden geldiyse aklıma benim bir blogumun olduğu geldi.En son yazdığım tarihi görünce gözlerim şöyle bir yerinden fırladı desem yeridir o_o
Evin yolunu bulup toparlandıktan sonra ilk işim bloguma geri dönş yapacağıma dair instagram hesabımda duyurmuştum.Takip eden arkadaşlarım zaten görmüştür.Eh ben de kitaplar,filmler,seyahatler kısacası her konuda yazdığım bloguma ilk post olarak 10 ay aradan sonra kitap yazacağım.Ardından bir sonraki postumda size gittiğim bir mekanı ilk kez tanıtacağım.O zaman zaman kaybetmeden başlayalım olmaz mı? :)





Kitabım kalemine bayıldığım Franz Kafka'dan Öyküler.Bu kitabında yazarın tüm öykülerini bir araya toplamışlar.Yani hayattayken yazdıkları,ölümünden sonra yazdıkları,ölümünden sonra yarım bırakılmış öyküleri hepsi bir arada.Dönüşüm adlı kitabına isim veren Değişim adlı öyküsü de bu kitapta yer almakta.Bu sayede ben ikinci kez okumuş oldum.Ne de olsa Gregor Samsa efsane bir karakter değil mi?
Kitaba başladığımda henüz Samsunda evdeydim.Kitabımın benimle gelmediği yer kalmamıştır.Ordu'ya tatile giderken de yanıma aldım kitabımı.Bazen orada sahilde de okudum.Dalga sesleri eşliğinde




Bazı yerlerde adapte olamadım öykülere.Dönüp yeniden okuyunca oturdu kafamda karakterler.Yeri geldiğinde bir sayfayı bile geçmeyen öyküler varken bazen de tek başına roman olabilecek uzunlukta ama akıcı öyküler çıktı karşıma.

Bazen okurken teyzemin kedisi eşlik etti bana :) o akşam bir tek kahvem eksikti yani :)
Okurken suratım artık nasıl şekillere girdiyse zavallıcık şaşkın şaşkın bakıyordu yüzüme :D





Çoğunlukla soğuk bir içecek eşlik etti okumalarımda bana.Malum yaz deli sıcak.Hele bir de karadenizin nemiyle birleştiyse eyvah eyvah yani.
Bu güzel öykü kitabını okumam tam 1 haftamı aldı.Ama gezmekten elimde süründü.Yoksa akıcılığından asla şüphe duymayın.Özellikle de benim gibi Kafka hayranıysanız bence bu öyküleri yanıbaşınızdan eksik etmeyin.Arada sırada uyumadan önce okumanız size iyi gelecektir.
Kendinize çok iyi bakın az sonra diğer yazımla karşınızda olacağım :)))


3 Aralık 2014 Çarşamba

Kasım Ayında Okunanlar İzlenilenler

Kasım ayı bitmişken ve bizler yılın son ayından 3 günü yaşamışken ben de sizlerle kasımda neler okuduğumu paylaşmak istedim.Buyrun bakalım :)

GÜL SUNAL-KEMAL HADİ GEL BİR KAHVE İÇELİM : Daha kapağını görür görmez çığlık attığım bir kitaptı.Ve görüdüğüm gün Allahtan Samsun merkezdeydim o gün Kitap Ağacı Samsun grubumuzun buluşma günüydü.Kitapçıya girdim ve aldım.Hemen o gün başlayamadım.Ama başladığım gün resmen akıp gitti.Hemen bitmesin diye ben çabaladım.Ama maalesef bitti...Ben böyle biyografik,otobiyografik yada anı tarzındaki kitapları çok seviyorum.Benim için yerleri gerçekten ayrı.Çünkü güzel insanlar kendilerini anlatıyorlar yada onu tanıyanlar anlatıyor çok seviyorum.Bu anı kitabını da Kemal Sunal'ın eşi Gül Sunal kaleme almış.Nasıl tanıştıklarından,neler yaşadıklarından ve Kemal Sunal'ı kaybettikten sonra nelerle karşılaştıklarını anlatmış.Yanısıra içinde resimler,belgeler de mevcut.Mükemmel bir arşivlik eser olmuş.
Herkese tavsiye ederim.Tüm Kemal Sunal severlerin severek okuyacağı ve kitaplığında bulunması gereken bir eser.

SARAH JIO-GÜNDÜZSEFASI: Ahhh Sarah ah...hep aynı tarz yazıyorsun ama nasılsa okutuyorsun kendini.Hem de daha alındğın gün...Bu kitap için babil.com sitesinin bana günlerce kargo göndermesini bekledim.Çünkü birçok kitap sitesinin elinde olmasına rağmen babil.com'a 25 kasımda geldi.çünkü öncesinde İstanbul Tüyap kitap fuarında satışa sunuldu.Bu yıl zaten pegasus ve arkadya yayınları fuara gidemeyenlere işkence yaptı.Fuara gidemeyenler fuarın bitmesini,kitapların dağıtımını beklemek zorunda kaldı ben gibi.Başta sipariş vermiş olsmasaydım çoktan başka siteden alacaktım.Ama ne yazık ki sipariş iptal bölümü de yok.Güya 1 günde teslim diyor ama bana tam 9 gün gecikmeli kargo geldi.Bir kez daha böyle olursa asla bu siteden alışveriş yapmicam.Neyse bunu anlattıktan sonra gelelim kitaba.Yine bildik bir Sarah Jio tarzı.Yine iki kadın ve onların birleştikleri bir nokta.Yine aşk ve işin içindeki çocuklar...Çok edebi bir yön beklememek lazım Jio'nun eserlerinden.Ama su gibi akıp gittiği için merak ettirdiği için okunuyor.Tatillerde en güzel tercihler arasında yer alabilir.

CAN DÜNDAR & HAMDİ GEZMİŞ-ABİM DENİZ : Bu kitabın da satışı ilk olarak tüyapta oldu.Ama dağıtımı çok uzun sürmedi.Zira kitabı gördükten birkaç gün sonra -fuar hala devam ederken- tesadüfen bafra migrosta gördüm.Tek bir taneydi.Sonradan yine gelmiş ama o gün tekti.Hiç etiketine bakmadan aldım.Son paramdı ona verdiğim ama değdi doğrusu...Deniz Gezmiş ile ilgili iki kitap daha okumuştum önceden.Erdal Öz-Gülünün Solduğu Akşam ve Nihat Behram-Darağacında Üç Fidan...Hepsi etkileyiciydi.Hepsi boğazımda bir düğüm bıraktı ve hepsinde ağladım.Ama bu kitap çok daha farklıydı.Hem Can Dündar'ın kaleme alması hem aile bireylerinin ağzından anlatımıyla inanılmaz güzellikte bir eser olmuş.İçindeki fotoğraflar belgeleri gördükçe insan ne hissedeceğini bilemiyor..Okurken sanki bir Can Dündar belgeseli izlemişim gibi oldum.Bu kitap bence herkesin kitaplığında olması gereken bir eser.Bu ara kim sorarsa bu kitabı tavsiye edeceğim uzun bir süre...

ELİF ŞAFAK-SAKIZ SARDUNYA: Oturup 40 yıl düşünsem Elif Şafak'ın bir çocuk kitabı yazacağı hayatta aklıma gelmezdi.Çünkü o her zaman beni işlediği konularla,cümleleriyle beni şaşırtan ve sevdiğim bir yazar oldu.Aslında bu defa da şaşırtmış oldu çünkü dediğim gibi hiç çocuklar için kitap yazacağını düşünmemiştim.Çok çok güzeldi kitap.İsmini evmeyen Sakız Sardunya'nın kitap sevgisi ile başlayan bu güzel minik hikaye resmen içimi açtı.Ama okurken de epey düşündürdü.Çevremdeki tüm lise düzeyi çocuklara bu kitabı hediye etmeyi planlıyorum.Eminim ki onlara da anlamlı gelecek.Ve dilerim bir gün Elif Şafak ile tanışabilirim.İşte o gün kendisine imzalatacağım 2 kitabından biri bu olacak.

PAULO COELHO-SİMYACI: Taaaa lise 1.sınıftayken okuduğum bu romanın Can Yayınlarının 25.yılına özel basımını bulunca aldım ve yeniden okudum.O zamanlar okuduğumda hiçbir şey anlamamıştım romandan.Ama şimdi bana daha farklı ve çok daha anlamlı geldi.Çünkü ilk okumamın üzerinden 10 yıl geçmiş.Bir kez daha 10 yıl girse araya ve yine okusam sanırım çok çok daha farklı hissederim.Kitabı çok sevdim.Hele içerisindeki renkli çizimler ayrı güzeldi.Ve okunan şeyleri daha somut kılmıştı.Çok çok beğendim.Santiago'nun inanış yolundaki macerası bana şimdi daha somut ve daha anlamlı geldi.Siz de eğer Simyacıyı okumak istiyorsanız kesinlikle bu basımı tercih edin.Azıcık tuzlu fiyatı ama elinize alınca değdiğini göreceksiniz.

ANDREW SHAFFER-EDEBİYATIN AYKIRI ÇOCUKLARI: Artık birçok yazarın geçmişini hayatını az çok biliyorum gibi.Ya dergilerde denk geldim yada onları anlatan kitaplar aldım.Bu kitap da onlardan biri.İçinde hem tanıdığım yazarları anlatıyordu Edgar Allen Poe,Oscar Wilde gibi.Tabi tanımadıklarım da vardı.Bu sefer bu kitap yazarların daha çok kötü taraflarını ele almış.Kötü alışkanlıklarından veya sapkınlıklarından bahsetmiş.Yer yer içiniz almayabilir bunlar ne pislikmiş diyebilirsiniz ama genel olarak güzel bir kitaptı.Okunasıdır yine de.

AZRA KOHEN/ AKİLAH-Çİ: Artık bu yazarı tanımayan ve Fi adlı romanını okumayan kalmamıştır.Kalsa da küçük bir azınlıktır sanırım.Fi Akilah'ın 2.kitabı.İlk kitabı Fi'nin devamı.Aynı karakterler kaldığı yerden devam ediyor.Bazı şeyler bu romanda da öyle somutlaşmış ki bir an içindeki insanları görmek,içindeki müzikleri dinlemek,dansları görmek,kokuları koklamak istiyorsunuz.Aslında artık serilere fazla yönelmeme kararı aldım ama artık başladım bir kere sonunu getirmemek olmaz.Şimdi sırada son nokta Pi var.Çıktığında derhal alıp okuyacağım.

KERİME AKSOY-SEVGİLİM İSTANBUL: Canım kitap dostlarımdan Hülyacım Çorlu'da yaşıyor normalde.Acayip okur ve bolca film tiyatro izler.Hatta tiyatro gurmesi bence kendisi artık.Benim bu yıl tüyapa gidemeyeceğimi öğrenince bana resmen tüyapı göndermişti sağolsun.Evimden o ortamı bana yaşattı kendisi.Buradan kendisine tekrar tekrar teşekkür ediyorum.Çünkü İstanbulda çok arkadaşım var ama ne yazık ki hiçbiri bana bu şekilde tüyapı yaşatmamıştı.İşte Kerime Aksoy'un bu kitabı da o gelen devasa paketten çıkan kitaptı.Diğeri de Aydın Boysan'ın imzalı kitabıydı.Onu henüz okumadım.Ama en kısa sürede okuyacağım.Sevgilim İstanbul en son d&r'a gittiğimde sürekli elime alıp bıraktığım bir kitaptı.Bir süre ertelemeiştim.Ama aklımda kalmadı değildi yani.Çünkü konusu ve kapağı çok ilgimi çekmişt.Nitekim Hülyacım bunu duymuş hissetmiş olacak ki paketten çıkıverdi bu roman ve ben çoookk ama çok mutlu oldum.Kitabı da hülya ile beraber okuduk.O benden önce bitirdi.Kitap 6-7 eylül olayları esnasında yaşanıyor.Tam Türk filmi tadındaydı.Yani filmi yapılsa böyle siyah beyaz harika olur.Kemal ve Mari'nin aşkı o kadar dokunuyor ki insana...Bazı yerlerde çok duygulandım.Güzel bir aşk romanı okumak isteyenlere tavsiyemdir.Ayrıca yazar şimdi ikinci kitabını yazıyormuş.O da Çanakkale savaşı döneminde yaşanan bir aşk hikyesi olacakmış bilginize.

İşte benim okuduklarım Kasımda böyleydi.Aslında daha fazla da okuyabilirdim ama bu ay bana bir tembellik geldi nedense anlam veremedim.İnşallah Aralık ayında çok daha fazla okuyabilirim.Vikitaptaki okuma hedefim 130 du bu yıl.Ben şuan tamamladım ve hatta 10 kitapla aştım.Şuan 140.kitabımı okuyorum.Becca Fitzpatrick-Siyah Buz.Siz neler okuyorsunuz lütfen yazın bana.
Film olarak da Kasım ayında sadece Çağan Irmak yapımı Unutursam Fısılda adlı filmini izledim.Çok beğendim.Bol müzikli ve duygulu güzel bir filmdi.Ddvdsi çıktığında muhakkak koleksiyonuma katacağım.

Şimdilik benden bu kadar.Kendinize iyi bakın sevgiler :)

2 Kasım 2014 Pazar

...Fimler Filmler...


Epe oluyor bu filmi izleyeli.Aslında sinemada izleyecektim ama bir türlü denk getiremedim evde izlemek kısmet oldu.4 tane çok yakın arkadaş var.Biri bar işletmecisi,biri bankacı,biri çağrı merkezinde ama kovuluyor ve sonuncusu da hem anne hem kanser hem de iflas etmiş bir tekstilci.Soygun yapmak da onun yani meltem cumbulun fikri.Diğer arkadaşları da ona yardım ederken başlarından geçenleri anlatan bir film.Çok güzel miydi derseniz hayır ama yine de izlenebilir.Bazı yerleri içinize dokunabilir.


Nicole Kidman'ı çok severek izlerim her zaman ama bu filme 30 dakikadan fazla tahammül edemedim.Öncesinde Grace Kelly hakkında biyografi kitabı okumuştum Donald Spoto'dan.Filmden de umutluydum ama ııhhh.Başka zaman belki tekrar bir şans verebilirim bu filme.Ama emin değilim.


Bana bunlarla gelin dedim bu film bittiğinde.Uzun zamandır izlediğim en iyi filmlerdendi Lucy.Scarlett Johnson'ı çok beğenirim zaten hele bir de yanında Morgan Freeman varsa of ki off.Ama filmin konusu ve akıcılığı daha da güzeldi.İnsanlar normalde beyinlerinin %10unu kullanabiliyorken Lucy bir şekilde gelişen olaylar sonucu %100ünü kullanabilir hale gelir ve film de bizlere bunu anlatır.Elinize patlamış mısırınızı alın ama mümkünse kova işi.Çünkü film bitene kadar yerinizden kalkmak istemeyeceksiniz.


Herkes İncir Reçeli'nin ilk filmini izlemişti ya sinemada yada dvdden.Ben hem sinemada izledim hem de dvdden kaç kez izledim sayamadım artık.Ve filmin ikincisinin çekileceğini öğrendiğim günden beri büyük bir heyecanla bekledim izleyeceğim günü.Vee büyük gün benim için 18 ekimdi.17 ekimde film gösterime girdi ben de ertesi günü hemen kendimi ödüllendirdim.O gün çok hastaydım ama yine de gidip izledim.Tek kelime ile bayıldım filme.Çok çarpıcı cümleler sahneler vardı.Müziklerini Halil Sezai yaptığı için zaten harika oluşu su götürmez bir gerçek.İşin içinde aşk da var.Ama tabi yine de bir ama var olayda.Ben şahsen Metin Ve Duyg'nun aşkını daha çok sevmiştim.Bana daha güzel gelmiş İzci ve Metin'in aşkından.Ha bu demek değil ki dvdsi çıkar çıkmaz almayacağım yada müziklerini dinlemeyeceğim.Bayıla bayıla dinliyorum deyim yerindeyse.Hele o Galata ve Kafası Kendinden Güzel...Off offf..
Çok gecikmeden gidip izleyin eğer izlemediyseniz.Yoksa dvdyi beklersiniz demedi demeyin :)

Ekim Ayı Okumalarım :)



Herkese merhaba :))
Kasım ayının 2.gününü bitirmişken sizlere ekim ayında neler okuduğumu anlatmak istiyorum..Bu posttan sonra bir tur da izlediğim filmleri paylaşacağım :)
Eh o zaman başlayalım...

LINWOOD BARCLAY-VEDAYA ZAMAN YOK/ Ah ne aradım bu kitabı taaa nerelerden geldi inanamazsınız.Kitabın çok güzel olduğunu internette ve instagramda da okuyunca daha fazla kayıtsız kalamadım ve hemen araştırmaya başladım.Ne yazık ki basımı artık yokmuş.Ama talep artarsa belki artemis yayınevi de kayıtsız kalmaz bu duruma.Ve bu aralar kitapyurdunda varmış sanırım.Ben Bafra'da bir kitapçıdan sipariş verdikten sonra öğrendim.Gelelim konusuna.
Cynthia bir sabah uyanır ve ailesi ona hiç iz bırakmadan evlerini terk etmişlerdir.Acaba öldüler mi yoksa kaçırıldılar mı yada işin içinde bir bit yeniği mi vardır bilinmiyor.Kitap son 20 sayfasına kadar kendisini öyle bir merakla okuttu ki resmen soluksuzdu diyebilirim.Ve bunca aramama deli gibi beklememe değdi sonuna kadar.İnşallah bu kitabın devamı da olur ve filmi de iyi bir kadro ile çekilir.

ASMA PANSİYON-IŞIL ŞENOL/ Kitap ağacı grubumuzun ekim ayı toplantısı için bu ay davetli yazarımız Işıl Şenol idi.Ben katılamadım ama grubumuz 1.yaşını harika bir şekilde hem Ankara'da hem İstanbul'da harika bir şekilde kutladılar :) Asma Pansiyon da yazarı ile tanışılacağı için 15 ekimde hepimizin okuduğu bir roman oldu.Kitabı okurken kendinizi son sayfasına kadar Bozcaada'da hissediyorsunuz.Kişilerle,olaylarla o koku buram buram burnunuza geliyor diyebilirim.Karakterleri dili her şeyi güzeldi.Ben daha önce Bozcaada'ya gitmedim ama inşallah bu yaz bir şekilde yolumu oraya da düşüreceğim.

İPEK ONGUN-YILLAR SONRA/ İpek Ongun'un Bir genç kızın gizli defteri serisi efsanedir.Okumayan genç kız kalmamıştır onu diye düşünüyorum.İşte İpek hanım uzun bir aradan sonra aslında bitirdiği bu seriye yeni bir soluk getirmiş.Yıllar Sonra genel olarak Serra'nın kızı Selin'in ağzından bizlere sunulmuş.O da tıpkı annesi Serra gibi günlük tutmaya başlıyor.Tabi Serra da artık bir genç kız annesi.Yazar bbu kitabında seriye belki artık Selin'in cephesinden devam edebileceğinin sinyallerini veriyor.Ki umarım da öyle olur.İleride ben de çocuklarıma bırakmak adına İpek hanımın kitaplarını almaya ve okumaya devam edeceğim.

AYŞE KULİN-HANDAN/ Çok yakın bir arkadaşım bana whatsappdan paylaşınca bu kitabın çıkacağını çok mutlu olmuştum.Eve gidince hemen sipariş verdim ve birkaç gün içerisinde geldi.Yalnız okumadan önce başka bir arkadaşım bana bu kitabın Gizli Anların Yolcusu kitabının 4.kitabı olduğunu söyleyince bir anda soğuyuverdim kitaptan.Üstelik en sevdiğim yazarın romanı olmasına rağmen.Ki ben Ayşe Kulin kitaplarını arka kapağını okumadan direkt alırım.Bu sefer aynı öykünün tekrar önüme gelmiş olmasından dolayı biraz üzüldüm.Ama neyse ki Ayşe Kulin'in o akıcı kalemi ve güzel anlatımıyla ortaya harika bir roman çıkmış yine.Kitapta İlhami'nin ortağı Handan konu alınıyor ama farklı açılardan.Burada hem gezi olayları var hem Halide Edip'in Handan'ından izler var hem de Handan'ın "hala"yönünü ortaya koyuyor.Yani kısacası kitabı beğendim.Tavsiye ederim.

AZRA KOHEN(AKİLAH) -Fİ / Son zamanlarda internette instagramda resmen fenomen oldu bu kitap.Ben çok fazla iyi yorum okumadan körü körüne bir kitabı gidip almıyorum.Bazen hayal kırıklığı olabiliyorlar çünkü.Ama bu kez yorumlarına çok güvendiğim insanlardan görünce hemen aldım.Üstelik o an yanımdaki son paramdı.İyi ki almışım ve bu kitabı ve bu yazarı tanımışım diyorum şimdi.Çünkü kendime farklı bir gözle bakmamı,birçok şeyi farklı açıdan görmemi kısacası farkındalığımı arttırdığı için buradan Azra hanım'a çok teşekkür ediyorum.Kitabın devamı Çi şuan satışta.En kısa zamanda onu da alıp okuyacağım.Son nokta da sanırım Pi olacak.Ben şimdiden heyecanlıyım :) Eğer kendinize bir farkındalık katmak istiyorsanız bu kitap tam size göre!

ASLI ERDOĞAN-TAŞ BİNA VE DİĞERLERİ/ Aslı Erdoğan'ı her zaman çok severek okumuşumdur.Elimde olmayan 2 tane kitabı kaldı sanırım.En kısa zamanda onları da edineceğim.Bu kitabı da yine çok güzeldi.Kolay okunabilen bir yazar ama az da olsa sessiz bir ortam istiyor okurken sanki.Çünkü çarpıcı cümleler bulunmakta her kitabında ve bunları da ancak sessiz ve iyice konsantre olmuşken yakalayabilmek mümkün.Aslı Erdoğanla tanışma kitabı olmayabilir ama kesinlikle okunması gerekenlerden.

DEEPTONE-SADE VE DERİN/ Benim canım blogger arkadaşım deep kitap yazar da ben okumaz mıyım?Onun blogunda her konuda yazı bulabilmeniz mümkün. Ben okumakta çok geciktim kitabı.Çünkü bulmam zor oldu.2 günde bitirdim ama.Çünkü elimden bırakamadım.Blogundan nasıl tat aldıysam o tadın aynısı kitabında da vardı canım benim.Kalemine yüreğine sağlık.Daha çok kitabını okuduğumuz günler olsun inşallah.Seni çookk seviyorum <3<3<3<3<3

KHALED HOSSEINI-BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ/ İçim acıyarak okuduğum bir romandı..Uzun zamandır kitaplığımdaydı kendisi ama elim gitmedi okumaya.Çünkü içimin acıyacağını biliyordum.Ama okuduktan sonra keşke bu kadar beklemeseydim dedim kendi kendime.Yine afgan topraklarında yine bir dram...
Daha fazla söze gerek yok diye düşünüyorum.Çünkü yine ağlamaktan korkuyorum...

İşte böyle sevgili kitap dostlarım.Ekimde ben bu güzellikleri okudum ve 130 kitaplık vikitap hedefimi tamamlamış oldum.2015te hedefimi 150 larak belirlemeyi düşünüyorum bakalım :)
Şu sıralar Tess Gerritsen-Gece Yarısından Sonra'yı okuyorum ve çok da güzel gidiyor.Sizler de yorumlarınızda bana neler okuduğunuzu belirtirseniz sevinirim.Şimdiden keyifli haftalar herkese :)