4 Aralık 2013 Çarşamba

Biten 4 Kitap :)


Merhaba sevgili kitap kurtları :)
Uzun bir aradan sonra yine ben karşınızdayım :) Aslında biten 6 kitap var ama ben şuan dördünü yazacağım.Çünkü okuduğum diğer 2 kitap Tezer Özlü kitapları ve ben onları ayrı bir postta sizlerle paylaşmak istiyorum.
Neyse gelelim kitabımıza...
Söz konusu Nazım üstadsa çok fazla cümleye gerek yok diye düşünüyorum.Demir parmaklıklar ardında bir şair,onu bekleyen sevdalısı Piraye ve aradaki aşk...Üstad Nazım'ın kaleminden olan mektuplar yer almakta bu kitapta...Alaçam gibi bir ilçede onu bulduğum,okuduğum için çok şanslı hissediyorum kendimi.Alıp okumadıysanız acele edin derim.

ARKA KAPAK
"Nâzım'ın, 1933'ten 1950'ye kadar, on yedi yıl boyunca, çeşitli cezaevlerinden kendisine yazdığı mektupları, Piraye bir tahta bavulda saklardı. Ceviz ağacından yapılmış, 41 x 26 x 14 cm boyutlarında küçük bir tahta bavul. Küçük olduğu için, belki "çanta" demek daha doğru. Bu ceviz çantayı ona Nâzım sanırım Çankırı Cezaevi'ndeyken yapmıştı.

(...)

Bu kitaptakiler, Nâzım'ın Piraye'ye yazdığı mektupların hepsi mi? Çantadakilerin hepsi...
Belki bir gün başka yerlerden de bir şeyler çıkar, bilemem."
-Memet Fuat-


2.biten kitabım Pucca'dan...Ay hadi inşallah koymuş kitabının ismini.Açıkçası gülmeyi,eğlenmeyi bekliyordum bu kitapta da ama nedense pek beklediğim gibi çıkmadı.Sanırım 5.si çıkarsa da artık alıp okumam.Çünkü cidden kabak tadı verdi.Evet sevgili Pucca buradan sana sesleniyorum lütfen başka şeyler yaz artık :)

ARKA KAPAK
 "Ne anneler, ne eski sevgililer ne de etrafta dolanan s…tükler! Bu kez başaracam, bu kez o duvağı takcam! Hiçbir şey önüme engel olamayacak… Sen bile! Kaderimde yokmuş, falımda çıkmıyormuş, o adam bana göre değilmiş… Hiiiiiiiiiç anlamam, dinlemem, o adam buraya gelecek! Ayy hadi inşallah!"

"İskambil kâğıtlarından ev yapıyorum kendime Vale'yi saklıyorum, Kız'ı kıskanıyorum, As'la hayaller kuruyorum. Hep birşeyler eksik kalıyor, sayılar başımı döndürüyor. Fal bakıyorum maça aramızı bozuyor, papaz kaçıyor. Ve ben kâğıttan evin içine bir türlü sığamıyorum…"

Bu kitabın okuyucularına bir uyarısı olsaydı, o da "Pucca bu, anılarını mutlaka okuyun ama sakın ola ilişkinizde uygulamayın!" olurdu… Sosyal Medya'nın kraliçesi Pucca, 4. kitabı Ay Hadi İnşallah'ta yine kadın zekâsını, komikliğini, sinsiliğini, şaşkınlığını ve hani o bildiğimiz, "Ne onunla ne onsuz!" aşkı en yalın haliyle yazdı… İlk kitabından itibaren başına gelen her şeyi tüm samimiyetiyle anlatıp çoğu zaman, "Sanki beni anlatmışsın…" dedirten Pucca'nın günlüğünde bu kez en bilinen aşkı Ceri ile olan hikâyesini okuyacağız.

Her durumdan bir kavga çıkaran, her kavgada ayrılan, her ayrılıktan 10 dakika sonra barışan Pucca ve Ceri'yi okurken, bakalım siz hangi tarafta yer alacaksınız?


3.kitabım geceevi serisinin 11.kitabı.Bir seriden bu kadar mı bıkılmaz kardeşim? 12de son bulacakmış ama ben nedense bitmesini hiç istemiyorum.Çünkü her sene devamının gelmesini beklemeye alıştım bu serinin.Ayrıca fantastik edebiyatı,vampirleri sevdiğimden bu seriyi güzelce bıkmadan okudum diyebilirim.Neferet 10.kitapta iyice düşmüştü ve ne olacağı belli değildi.Kalona deseniz öyle...İşte intikamda biraz onları ele almış ve 12.kitapta her şey ortaya çıkacak sanırım.Açıkçası nasıl sonlanacak çok meraklardayım.Bir an önce 2014 ekim-kasım gelir ve öğrenirim :)

ARKA KAPAK
 Gece Evi tehlikede! Ve bu kez tehlike Zoey'nin ta kendisi...

Saklanmış'ın sonundaki düşüşünün ardından değişen Neferet artık eskisinden de tehlikelidir. Benzeri görülmemiş bir intikam hırsıyla hareket ederek hem insanlara hem de Zoey ve arkadaşlarına cehennem azabı çektirmeye kararlıdır. Tulsa'da ise işler karışmıştır ve bunun sorumlusu olarak Gece Evi gösterilmektedir. Zoey, öfkesi topyekûn bir savaşa neden olmadan önce Neferet'i durdurabilecek midir?

Kötülük hayata döndü ve şimdi her zamankinden daha güçlü...


Geldik son kitabımıza...Kısa aralıklarla Ahmet Ümit okumuş oldum bu aralar.Aslında kendisi pek favori yazarım değildir.Hani illaki bir kitap yazsın ben de okuyayım diye beklemem.Ama televizyonda bir programa davet edilsin,röportaj yapılsın kendisini izlemeye dinlemeye bayılıyorum.Bir insan bu kadar mı tatlı konuşur bu kadar güzel mi dinletir kendisini...
Neyse gelelim kitaba.Ahmet Ümitten şimdiye kadar 5 tane kitap okudum.Kavim,Bab-ı Esrar,Agatha'nın Anahtarı,Beyoğlu'nun  En Güzel Abisi ve İstanbul Hatırası...Şimdiye kadar Bab-ı esrar favori kitabımdı ama İstanbul Hatırası onu tahtından etti.O kadar sürükleyici o kadar merak uyandırıcıydı kii ama bir o kadar da öğretisi yüksek bir romandı.Biz kitapsever birkaç arkadaş okuduk bu romanı ve çok beğendik.Sanırım daha iyisi yazılana kadar başka da Ahmet Ümit romanı okumam :)
İstanbul'un çeşitli tarihi noktalarında öldürdükleri kişilerin cesetlerini ellerine sikke sıkıştırarak bırakırlar.Her bir ceset bir sonraki kurbanın bırakılacağı yeri temsil etmektedir.Amaaa öyle bir süpriz sonu var kiiiiiii amaniiinnn okumadıysanız acele edin derim.
şimdilik benden bu kadar
sevgiler :)))

ARKA KAPAK
Byzantion'dan İstanbul'a uzanan, heyecan yüklü bir serüven...
Sarayburnu'nda, Atatürk heykelinin ayaklarının dibinde bir ceset, Avuçlarında antik bir pere.... Ama ne bu ceset son kurban, ne de bu antik para son sikke... Yedi kurban, yedi hükümdar, yedi sikke, yedi kadim mekân. Ve tek bir gerçek: Bu şehrin gizemli tarihi.

"Şehre bakıyorduk denizden. Sisler içindeydi İstanbul... Sisler içinde deniz... Sisler içinde teknemiz. Sultanahmet'in minareleriydi görülen, Ayasofya'nın kubbesi, Topkapı Sarayı'nın kuleleri. Hiç yağmalanmamış, yıkılmamış, kirletilmemiş gibiydi şehir. Bembeyaz bir sisle örtmüştü doğa, ne varsa görüntüyü çirkinleştiren. Güneş doğmadan bir anlığına beliren bir hayal gibi... Büyülü bir bulut gibi... Bir masal imgesi gibi... Yeni kurulmuş bir kent gibi... Taze bir başlangıç gibi... Genç, umutlu, güzel...

İstanbul'a bakıyorduk denizden. Ölülerimizin yüzlerine bakıyorduk... Onların gözlerindeki kendi kederimize. Çaresizliğimize bakıyorduk, avuçlarımızda büyüyen zavallılığa, kanımızda filizlenen korkaklığa... Elimizden alman hayata bakıyorduk... Güneşli günlerimize, umut dolu sabahlara, eğlenceli bahar akşamlarına... Sönen anılarımıza bakıyorduk, ölen hayallerimize, yıkılan düşlerimize... Sönen anılarımızı, ölen hayallerimizi, yıkılan düşlerimizi yüklenip yorgun bir şilep gibi bizden uzaklaşan şehrimize... Şehrimizle birlikte yitirdiğimiz kendimize bakıyorduk..."

4 yorum:

  1. İstanbul Hatırası'nı ben de çok sevmiştim,başka da kitabını okumak nasip olmadı :)

    YanıtlaSil
  2. Masallah kitap kurdu kitap :)
    Ya ne güzel kitaplar okumusun bi sürü bi sürü. Ben pek az okuyorum bu aralar. Keşke yolda işten eve evden işe giderken okuyabilsem. Eskiden vapurda okurdum ama artık otobusle gittiğimden maalesef okuyamıyorum. :( Poffff pofff!

    YanıtlaSil
  3. hoşgeldiiin.
    :)

    pukka ben de bunu alıp okumadım.
    o foto pek şeker olmuş yaa.

    intikam okunur temam.
    bi de bu dizi kitaplar amma uzun oluyo yaaa.

    :)

    YanıtlaSil
  4. şu pukkalı foton çok hoş ya.
    araba ayraç filan ne tatlı olmuş.
    :)

    YanıtlaSil