4 Ağustos 2013 Pazar

Carson McCuller-Küskün Kahvenin Türküsü


Bugün itibariyle yine bir kitap daha bitti efenim..Dün başlamıştım kendisine Çiçek Senfonisinden sonra.Uzuuun zamandır kitaplığımda bulunmaktaydı.Geçen sene düzenlenen kitaplaşalım etkinliğinde sevgili Pınar'dan (Pinuccia) gelen sürpriz bir kitaptı.Gelen tüm kitapları okumuştum.Ama bu kitabı başka bir zamana saklamıştım.Çünkü ben bazı kitapların okunması gereken doğru zamanlar olduğuna inanıyorum.O anda okumazsam kitaba odaklanamıyorum huyum kurusun.Dün de epey bir küskünlük vardı içimde neden bilmiyorum.Tam da güzel denk geldi.
Kitap yazarın yazdığı iki kitaptan ikincisiymiş.İçinde kitaba ismi veren öyküyle beraber 7 öykü bulunuyor.Küskün kahvenin öyküsü kitaptaki tek uzun öykü.Sizi hemen içine alıp götürüyor ve hiç sıkmıyor.Diğer öyküler de öyle.Eğer siz de benim gibi öykü kitaplarını seviyorsanız bu kitabı edinin derim.
Burada sevgili Pınar'a tekrar tekrar teşekkür ederim bana böyle güzel bir kitabı armağan ettiğin için :))
Sevgiler

ARKA KAPAK
... Bir seven vardır, bir de sevilen. Ama bunlar başka başka beldelerin insanlarıdır. Sevilen çoğu zaman sevenin
içinde uzun zamandır saklı duran sevgi için yalnızca bir uyanadır... En olağandışı kişiler bile sevgi için bir uyana olabilir...
En sıradan birisi coşkun, ateşli ve bataklıktaki zehirli zambaklar kadar güzel bir sevginin nesnesi olabilir...

Carson McCullers daha yirmi üç yaşında yazdığı Yalnız Bir Avcıdır Yürek adb romanıyla ABD'deki edebiyat çevrelerinde adını duyurmuş ve gerçek olduğu kadar karamsar da olan bir varoluş felsefesi içeren yapıtlarıyla okuru, insanlık durumunun temelindeki ruhsal yalnızlığın derinlikleriyle tanıştırmıştı. Küskün Kahvenin Türküsünde ise daha önceki romanlarının ortak teması olan "sevgi felsefesi"ni daha da geliştirerek sevginin doğasına ilişkin gerçek bir kurama dönüştürür. Öykünün sonundaki "Oniki Ölümlü" zincirli mahkûmlar, tekdüzelikten kaçmayı nasıl bir türküde ararlarsa, yazarın kişileri de bu kaçışı sevgide ararlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder